Kalbim sende kaldı, kır gitsin...

31 Mayıs 2009 Pazar

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Düşünce...

DÜŞÜNCE
.
Küçük bir tepeyi bile aşamazsın
yüce dağlara boyun eğdiren güzelliğin
gözden düşünce...
.
Buz tutar elin ayağın
olduğun yerde donup kalırsın
bütün yaşanmışlıklaramansızca
peşine düşünce...
.
Gönül borcundan icraya verilirsin
aşkın haczedilir,
yıkılır dörtlüklerin
dizi kanar dizelerinin
umutların yere düşünce...
.
Yaşama dair herşeyi ertelemek zorunda kalırsın
çaresizlik gölgesi
umut duvarlarına düşünce...
pişmanlık korosu son konserini verir
aklına ölüm düşünce...
.
Korkarsın
ve işte o an anlarsınki;
insan imkansıza düşünce
anlamını yitirir
yaşama dair her düşünce...
.
.
şair: Mehdi Doğan Sayan
fotoğraf sanatçısı: Gökhan Çako
.
.
Değerli bir arkadaşım tarafından msn ile gelen bu şiiri paylaşmak istedim.
.
.

Biliyorum bir gün bir gemi gelecek
bu sensiz limana,
ama o gelene dek
.
Sensiz kalacak bu şehir, sensiz kalacak bu liman, sensiz batacak bu güneş
.
Biliyorum birgün bi gemi gelecek
bu yalnız limana ama o gelene dek
.
Sensiz kalacak bu şehir, sensiz kalacak bu liman, sensiz batacak bu güneş
Sensiz kalacak bu şehir sensiz kalacak bu liman sensiz batacak bu güneş...
.
Alıntı
.
.

Koltuk değneği...

Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkan için yeterliydi. Onların en güzelini öntarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle.. Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti.Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkandan dışarı fırlayıp: - Küçükk!. diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!.Çocuk, ona dönerek:- Gerçekten çok güzeller!. diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik.- Bence önemli değil!. diye, atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki!. Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı.Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:- Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi.Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:- Anlayamadım!. dedi. Neden öyle olsun ki?- Çok basit!. dedi, adam. Eğer yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükafat görecekler…Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işaret ederek:- Baktığın ayakkabı, sana yakışır!. dedi. Denemek ister misin?Çocuk, başını yanlara sallayıp:- Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki!.-İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım!. dedi adam. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder.Çocuk biraz düşünüp:- Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!. dedi. Onu kim alacak ki?- Amma yaptın ha!. diye güldü adam. Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım.Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:- Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu.- İkiye gidiyorum!. diye atıldı çocuk. Üçe geçtim sayılır.- Tamam işte!. dedi adam. 5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!.Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkana girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek- Benim satış işlemim bitti!. dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum.- Şaka mı yapıyorsunuz? diye kekeledi çocuk. Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?- Sen çok câhil kalmışsın be arkadaş.. dedi, adam. Antika eşyalardan haberin yok her halde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30- 40 lira eder.Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları, üzerinden atabilmiş değildi.Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kağıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:- Bana göre 20 lira yeterli.. dedi. İndirim mevsimini başlattınız ya!..Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu. Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:- Babam haklıymış!. dedi. ‘Sakat olduğum için, üzülmeme hiç gerek yok!’ demişti.
.
* Her Rüzgar Savuracak Bir Toz bulur,
* Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,
* Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur
* Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir
.
Alıntı
.
.







27 Mayıs 2009 Çarşamba

Gelincik tarlası...




bir gelincik tarlası gibiyim bugünlerde

sakin uslu ama kırmızıyım

bir gelincik tarlası gibiyim bugünlerde

sallanıyorum durduğum yerlerde...

bir gelincik tarlası gibiyim bugünlerde

birsürüyüm ama yalnızım. . .

bir gelincik tarlası gibiyim bugünlerde

bakmıyorum hiç biyere...

küsüm herkesle...

bir gelincik tarlası gibiyim bugünlerde

incecik şeffafımsı oldu kalbim

bir gelincik tarlası gibiyim bugünlerde

sakin uslu ama kırmızıyım

koparmaya çalışmayın

göründüğümden sağlamım...

Kansere karşı...

İki saygın ABD üniversitesi; California ve Stanford tarafından yapılan araştırma, hayvan sevmenin insanların bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve bunun kansere karşı direnci artırdığını ortaya koydu. Araştırmada, kedi ve köpeklerle oynayarak büyüyen çocukların daha sağlıklı ve bünyelerinin daha güçlü olduğu belirtilerek, "Hijyenik ve steril ortamlarda büyümek insanların bağışıklık istemini daha kırılgan yapıyor. 4 bin kişi üzerinde yapılan çalışmalarda, kedi-köpek sahibi olanların bünyelerinin, hayvan sahibi olmayanlara göre yüzde 30 daha güçlü olduğu görüldü" dendi.
.
Alıntı
.
.

26 Mayıs 2009 Salı

Acil vaka.....

ACİL VAKA

Hastanenin aciline bir gece vakti gelmişti.
Sürekli nöbet geçiriyordu. Sakinleştiriciler işe yaramıyordu.
Bilinci kapalıydı. Çoğu hasta bu durumda bilincini kaybediyordu.
Bi kısmının beyninde kalıcı hasar oluşuyor
ve akıl hastanesinde ömrünü geçiriyordu.
Bu yeni bir vaka değildi.
Buna benzer bir çok hasta gelirdi.
Ama bu krizlere tıp henüz bir çare bulamamıştı.
Eroin krizinden daha tehlikeli nöbetlerdi bu krizler.
Hasta bilincini kaybediyor acı çekiyor
ve bilinçsizce hareket ediyordu.
Kendine ve çevresine zarar veriyordu.
Böyle durumlarda hasta yatağa bağlanmalıydı.
Yada bir odaya kapatılmalıydı.
Çünkü çevresine zarar verebiliyordu.
Hastalık bulaşıcıydı. Ama hastadan bulaşmıyordu.
Henüz nasıl bulaştığıda çözülemiyordu.
Bilinen tek şey haykırışlar
ve büyük acılar eşliğinde yaşanan
ve çaresi olmayan bu krizlerdi.
Eroin krizinden daha tehlikeliydi.
İnsan vücuduna ne zaman ve nasıl giriyor nasıl besleniyor
ve bu kadar tahribata nasıl sebep oluyor bilinmiyordu.
İşe yarar tek ilaç zamandı.
Hastanın acıya alışmasını beklemek
ve hastalığın kendiliğinden iyileşmesini umut etmekti.
İlaçlar fayda etmiyordu.
Krizden kurtulanlar yaşadıkları krizi şöyle tanımlıyordu.
“Bir kaybediş”.
“Bir komutanın savunmasını yaptığı kalenin düşmesi”.
“Damarlarına yerleştirilen dikenli tellerin yavaş yavaş çekilmesi”.” Şeytanın kontrolü ele geçirmesi.
”” Bir vazgeçiş”. “Acı çok büyük acı”.
“İnançlarının yaptığı kulenin çökmesi
ve yüreğinin altında ezilmesi”.
” İntikamın bir ateş gibi damarlarında gezmesi”.
” Yangın. İçinde söndüremediğin büyük bir yangın”.
Bir çok hastanın kriz tanımı bu ifadelerde toplanıyordu.
Aslında hastalık vücuda bulaştığında kişiye zarar vermiyor
aksine dünyayı toz pembe görmesini mutlu olmasını sağlıyordu.
Tüm sorun hastalığın vücudu terketmeye başlamasıyla
ortaya çıkıyordu.
İşte acı, o dayanılmaz acı o zaman başlıyordu.
Kişinin hücrelerine kadar işleyen bu illet çıkarken inanılmaz acı veriyordu.
Bütün bunları bu hastalığa yakalandığımda öğrendim.
O krizlerden kurtulmaya çalıştığımda
bana yardım etmeye çalışanlara sormuştum
bu hastalık nedir diye .. bana ne oluyor?...
Hastalığın adı AŞK dediler.
Vücudunu terkediyor….
.

Gökhan ALTİNTOP
.

deneme


İkibuçuk yıldır beni hiç terketmeyen canım arkadaşıma...


25 Mayıs 2009 Pazartesi

Ağlama.....



Zamanın birinde kız varmış.

Sürekli ağlayan.

Gözünden gözyaşı hiç eksik olmazmış.

Ne derdi ne sıkıntısı varmış ama ağlarmış işte.

Kimse nedendir bilmezmiş.

Bir gün kapı çalmış.

Ama kapıda kimsecikler yokmuş.

Kapının önünde yalnızca bir kavanoz.

Etrafa bakınmış kimseyi görememiş.

Almış içeri kavanozu.

Gözleri yaşlı açmış kapağını.

İçinde turuncu bir balık görmüş.

Tam o sırada gözlerinden bir damla gözyaşı damlamış kavanoza.

Balık birden kıpırdanmaya başlamış.

Daracık kavanozun içinde oradan oraya dönmüş durmuş.

Kız anlam vermemiş neler olduğuna.

Daha çok ağlamaya başlamış.

Üzülmüş balığın haline.

Ağladıkça damlalar kavanoza dökülmüş.

Balığın rengi morarmaya başlamış.

Sonra anlamış gözyaşlarının küçük balığı zehirlediğini.

Hemen gidip suyu değiştirmiş.

Balık tekrar canlanmış eski haline geri dönmüş.

Aradan günler geçmiş.

Kız balığına şarkılar söylemiş durmadan.

Dertleşmiş derdini anlatmış.

Balık dinlemiş. Ama ağlamamış hiç

Balığım ölmesin diye.

İçine akıtmış gözyaşlarını.

O kadar çok sevmiş ki küçük balığı hiç ağlayamamış,

hiç üzüldüğünü belli edememiş.

Ama günler geçtikçe kız hastalanmaya başlamış.

Kimse ne olduğunu anlayamamış.

Rengi solmuş, halsiz kalmış.

Ama kimse bilememiş,

içine akıttığı gözyaşlarının kendisini zehirlediğini.

Asıl ağlarken daha mutlu olduğunu,

zehrini böyle dışarı akıttığını kimse öğrenememiş.

Ondan geriye kalan yalnızca turuncu bir balık kalmış....

Daha mı değerliydi uğruna gözyaşlarımızı sakladığımız,

kendimizi zehirlemek daha mı kolay,

saklanmak, kaçmak çözüm mü?

Daha mı değerli turuncu balıklar?

Daha mı değerli kendi hayatımızdan?

Durma ağla.

Durma akıt gözyaşlarını.

Dök içindekileri, bırak gitsin gidenler.

Bırak ölsün balıklar, bırak kırılsın kavanoz.

Elbet bir balık var gözyaşlarında canlanacak,

elbet bir kavanoz var gözyaşlarından kırılmayacak.

Elbet bir balık var seni ağlatmayacak,

gözyaşlarını dindirecek, senin sesinle konuşacak.

Gözyaşlarında bir sorun yok.

Tek mesele yanlış balık, yanlış kavanoz.

Ya da yanlış zaman yanlış insan...
.
.

24 Mayıs 2009 Pazar

Kek günlerimiz :)

Anneannesinin bitanesi

Annesi her kek yaptığında...

Poyraz kek kabını yalamaya bayılır.


Her seferinde anneanne resmimi çek der :)
.
.

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Bir düşün !...

Duvardaki çatlaktan bakan
fare, çiftlik sahibi ile karsının
bir paket açtıklarını gördü...
"İçinde yiyecek mi var?'"
derken - - -
Bir baktı ki
fare kapanı!!.
Hemen bahçeye koşup,
alarmi verdi :

Evde kapan var! Evde kapan var!'
Tavuk gıdaklayıp , kafayı kaldırdı ve,
'Bay fare", bu sizin için ciddi
bir sorun olsa da sahsen, beni ilgilendiren
bir tarafı yok ne yazık ki! .

Fare dönüp bu sefer koyuna,
"Evde kapan var, evde kapan var"!
dedi.

Koyun konuyla ilgilendi ama,
kendi hesabına
Üzgünüm bay fare, vah, vah
emin ol senin için dua edeceğim"
dedi.

Fare bu kez öküze yöneldi:
"Evde kapan var!"
"Evde kapan var!"
diye bağırdı nefes nefese.

Öküz: 'Wow, Bay Fare,
Senin için üzüldüm,
ama burnumu sokacağım bir şey değil.'
dedi.
E farenin de başını eğip,
gitmekten başka çaresi kalmamıştı...
yalnızlık ve terkedilmişlik hisleri içinde,
fare kapanı ile artik....tek başina başa
çıkmaya çalışacaktı!.
.
O akşam evde, alışılmamış bir ses duyuldu.
Sanki bir kapan,
avının üzerine kapanmıştı,

Sese koşan çifçinin karısı, karanlıkta kapana,
zehirli bir yılanın kuyruğu kaptırdığını görmemiş.
Yılan da kadını ısırmıştı..

Çiftçi karısını hemen hastaneye götürdü,
Karısı eve ateşli ve hasta olarak döndü.

Eeeeeeee atesli insana ne verilir??
sıcacık bir tavuk corbası!!!.
Tavuk hemen kesilmiş ve acilen pişirilmiş!

Ama kadın hala iyileşmiyormuş,
Eee eş dost ahbap, gelince hasta ziyaretine,
çiftçi de sofraya koyunu çıkarmak
zorunda kalmis!!!.


Ama çiftçinin karısı iyileşmemiş;
ölmüş!!!!!.

Aman ne kalabalık gelmiş cenazeye,
ne kalabalık!!!

Bu sefer de konukları,
doyurmak için kesilen öküz olmuş....
Fareye de olan biteni
deliğinin ardından izlemek kalmiş!....
***
Onun için bir daha,
seni ilgilendirmeyen bir sorun
karşina çıkarsa... bir düşün!!! ----
Birimiz tehdit altındaysak,
hepimiz risk altındayız.
Bu hayat denen yolculukta
Birlikte yol almaktayız..
Birbirimizi kollayip,
güç ve güven paylaşmaliyiz.
.
.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Benim sayfamdada bulunsun :)

Bir Kadın Gittiğinde
Kadınlar gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde,
peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler,
özenle saklanmış küçülmüş giysiler,dolap diplerindeki kurdeleler...
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkrtılar susar,
yetim kalmıştır tabaklar.
Bir kadin gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
sık sık boynunu büker "sarıkız".
teki kalmiş eski bardağın anlamını bilen olmaz,
değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artik sessizdir, koridor kimsesiz.*
Bir kadın gittiğinde...
Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında;
bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı bir bahçıvan, bir muhasebeci...
Bir anne gider...Bir dost...Bir arkadaş...Bir sevgili...
Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.
(.....)
Hep böyle olur; bir kadin gittiginde;
övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki "Dikkat et..." duyulmaz,
annesi gitmiştir "geç kalma"nın.
Kadınlar, arkalarinda büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslinda.
Ve bir kadın gittiğinde pek çok "yetim"bırakmıştır arkasında.
.
Bekir COŞKUN

.
.
.

19 Mayıs 2009 Salı

iyiler ve kötüler...

KÖTÜLÜĞE ÖVGÜ
.
Kötüler, ilginçtir; iyiler, hep aynıdır,
.
*Kötüler, heyecan vericidir; iyiler, sıkıcıdır,
.
*Kötüler, karşılık verir; iyiler, sabreder,
.
*Kötüler, hayatı yaşar; iyiler, kendilerine layık görüleni,
.
Kötüler, bencildir; iyilerin, bencil olmaya hakkı yoktur
.
*Kötüler, ihtiraslıdır; iyiler, kanaatkar,
.
*Kötüler, hep daha fazlasını ve iyisini alır; iyiler hep daha azıyla yetinir,
.
*Kötülerden korkulur, iyiler ciddiye alınmaz,
.
*Kötülere karşı dikkatli olmak gerekir, iyileri ise dikkate almaya gerek yoktur,
.
*Kötüler, her zaman rahattır; iyiler, çekingen,
.
*Kötüler, cüretkardır; iyiler nezaketli,
.
*Kötüler, ataktır; iyiler, fazla temkinli,
.
*Kötülerin sağı solu belli olmaz; iyilerin nasıl davranacağı bellidir,
.
*Kötüler güçlüdür; iyiler, zayıf,
.
*Kötüler, adaleti kendi sağlar; iyiler, adalet bekler,
.
*Kötüler için adalet başka şeydir; iyiler için başka,
.
Kötülerin çıkarları vardır, iyilerin beklentileri,
.
*Kötüler, kötülerle işbirliği yapar; iyiler, bir araya gelemez
.
*Kötüler, gösterişlidir; iyiler, farkedilmez,
.
*Kötüler, çekicidir; iyileri farketmek, çaba ister,
.
*Kötüler, heryerdedir; iyiler, ortada görünmez,
.
*Kötülerin sesi güçlü çıkar; iyilerin sesi pek duyulmaz,
.
*Kötü olmak kolaydır; iyi olmak zordur,
.
*Kötü olmanın avantajı çoktur, iyi olmak fedakarlık ister,
.
*Kötüler, iyi yaşar; iyiler, kötü,
.
*Kötülerin hayatı hızlıdır, iyilerin hayatı rutin,
.
*Kötüler, takdir görür; iyiler, küçümsenir,
.
*Kötülere ihtimam şarttır, iyilere değil,
.
*Kötülerin bildiği, önemlidir; iyilerin bildiği, zaten bildik,
.
*Kötülerin fikirleri önemlidir, iyilerin fikri değersiz,
.
*Kötüler, güzel konuşur; iyiler, boş,
.
*Kötüler, hayatı bilir; iyiler saftır,
.
*Kötüler, yol görmüştür; iyiler, yol bilmez,
.
*Kötüler, kötüleri de iyileri de bilir; iyiler, herkesi iyi bilir,
.
*Kötüler, kimseyi sevmek zorunda değildir; iyiler, zorundadır,
.
*Kötüler için insanları kullanmak doğaldır; iyiler içinse yanlış,
.
*Kötüler, yalan söyleyebilir; iyiler söyleyemez,
.
*Kötüler, çalabilir; iyiler, çalamaz,
.
*Kötüler, şehvetlidir; iyiler, şehvet nedir bilmez,
.
*Kötüler için zevk olan, iyilere yasaktır,
.
*Kötüler, sınırların ötesinde yaşar; iyiler, sınırlar içinde,
.
*Kötüler, severken tüketir; iyiler, beslerken tükenir,
.
*Kötüler, insanların, kullanılmaktan zevk aldığını bilir; iyiler, bilmez,
.
*Kötüler, insanları tanır; iyiler tanıdığını sanır,
.
*Kötülerin taraftarı çoktur; iyiler, hep yalnızdır!
.
.
ne kadarda doğru deyilmi ....ama yinede iyi olmaktan vazgeçmeyelim..uzun vadede bence iyiler daima kazanırrr...iyi insanlarla karşılaşmanız dileği ilee....
.
Alıntı
.
.

19 Mayıs gençlik ve spor bayramı...

Sn. Türkan hocamızın acısının üzerine buruk geçsede...
gençlerimizi ve torunlarımızı aydınlık günlerin beklemesi dileği ile
19 Mayıs geçlik ve spor bayramımız kutlu olsun.
.
.

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Acım çok büyük....Başımız sağolsun....

Güledüle büyük, güzel insan...
.
Yürüdüğün yol aydınlıktı, yattığın yerde nur olsun...
.
Bir Türkan Saylan ölür ama yerine bin Türkan Saylan doğar
.
BAŞIMIZ SAĞOLSUN
.
.
Son günlerinde yaşama azmini elinden alan karanlık, kokuşmuş beyinlerede lanet olsun!...
.
.

15 Mayıs 2009 Cuma

Küçük mutluluklar

KÜÇÜK MUTLULUKLAR

Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan

Küçük mutluluklar, küçük, küçücük derelerdir
Büyük nehri ararken üzerinden atladığın
Arkana dönüp de bakmadığın

Küçük mutluluklar
Çıtır çıtır Kızılay simitidir, çayın yanında
Aniden radyoda karşına çıkan şarkı
Kar yağınca tatil olan okul

Başarılı bir rejimin birinci günü
Sokakta sevebildiğin kedi
Yürüyen güvercinin kafası
Tenekedeki fesleğen

Kurumuş çamaşırlar, bir kış ikindisi
Geri gelen elektrik
Babanın hikayeleri
Annenin yemeği
Tamir ettiğin alet

Yeşil tişörtün, yatarken giydiğin
Bir dostun başarısı, neler çektiğini bildiğin

Elini sımsıkı tutan minik el
Dudağında ıslık yürüdüğün yol
Birden çıktığın yolculuk

Sana açılan kapılar
Sana kapıyı açanlar
Hoş gelenler
Hoş buldukların

Yalnız kalabilmek - dilediğinde
Kavuşabilmek - özlediğinde
.
* * * * *
.
(Gerisini ve milyonlarca satırı boş bırakıyorum;
kendi küçük mutluluklarını yazman,
bundan da küçücük bir mutluluk duyman dileğiyle...)

düş hekimi yalçın ergir
http://www.ergir.com
("Düş Hekimi - 2" kitabından - Çınar Yayınları)
.
.
Arkadaşım Ateş'e armağanımdır
fotoğrafta ona aittir...
.
.

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Hayallerim vardı....çok beğendim bu şiiri...

Hayallerim vardı...
.
Çocukluğumdan beri gerçekleştirmek istediğim...
Bir çocugun masumluğundaydı onlar.
Umutlarım vardı geleceğe dair hep beklediğim..
Ama umutsuzlukla yoğruldu umutlarımda
Kurduğum hayaller artık ne pembe nede toz pembe..
Kirlenen dünyayla birlikte soldu hayallerim
Kirlendirkce dünya,
Geriye döndü umutlarım,hayallerim.
Artık ne pembe kaldı o çocuk yüreğimde ,
Ne peşinde koşacağım hayallerim,
Artık kapkara olmuş dünyayla
Kararmış yüreğim kaldı
Bana dair ne varsa bu hayatta...
* * * * *
.
Şiir: Alıntı, şairini bulamadım.
.
Fotoğraf: fotokritik
Sanatçı: Demokles
.
.

10 Mayıs 2009 Pazar

Anneler günü...

Tüm arkadaşlarımın anneler gününü kutlar,
sağlıklı mutlu uzun yıllar dilerim.
Sevgiler
.
Afet
Seninde anneler günün kutlu olsun Axsikedi'm
iyiki benim kızımsın canım yavrum.

Anneciğim
Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
.
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!
.
Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!

Necip Fazıl Kısakürek
.
.

8 Mayıs 2009 Cuma

Sizleri özleyeceğim.....

Pazar günü kendi evime gidiyorum
internetimi kapattırmıştım, bir süreliğine görüşemeyeceğiz
ve ben sizleri çok özleyeceğim, beni merak etmeyin e mi?
Sayfamıda yalnız bırakmayın olurmu.
Sizlerden ayrılmak çok zor ama tedavim için gitmek zorundayım.
Kızımın evinde dört kat merdivebi inmek sorun oluyor
Hem sahilide çok özledim...
Kedilerimi, martılarımı,sokak köpeklerimi...
Balkonumdan günbatımı
.
Benim fotoğrafınım sanatçısı:
Poyraz Ateş
( 3 yaşında )
Tam bir bitirim maaşallah.
.
.

Yine bir mim......

Çok sevdiğim arkadaşlarımdan
beni sobelemiş
Aslında birkaç hafta öncede buna benzer bir mim cevaplamıştım onda iyi ve kötü yanlarımız soruluyordu
Ama ben arkadaşım için birdaha yanıtlamaya çalışacağım.
Madde madde kendimizi tanıtmamız soruluyor
.
1- Aşırı sabırlıyım çoğu zaman çok zararını görüyorum.
2- En belirgin özelliğim çok vicdanlıyım...
3- Aileme aşırı düşkünüm
4- Tam bir cumhuriyet kadınıyım ölene kadar laiğim.
5- Çocukları ve munis yaşlıları çok severim.
6- Çok sıkı bir dost ve sırdaşım
7- Çok kişiye el uzattım (ama şimdi yalnızım)
8- Doğayı denizi ve dolunayı çok severim
9- Tam bir hayvan delisiyim
10- Burcum dolayısıyla oldukça yaratıcıyım
11- Çocukla çocuk, büyükle büyük olurum
12- Maddi manevi herşeyimi paylaşırım
13- Nazara inanırım
14- Özgürlüğüme düşkünüm
16- ve yorgunum
ve sizleri çok seviyorum
.
Afet
.
fotoğraf çok güzel değilmi
sanatçı: Ateş Akaydın
.
.

5 Mayıs 2009 Salı

nice yıllara...çobanım....


Bu yıl çok şansa ihtiyacım var.....

Hıdrellezin tüm dostlarıma sağlık, mutluluk, barış,
ve şans getirmesini diliyorum.

Ayrıca yokluğumda beni merak eden, arayan soran
ve sayfamı yalnız bırakmayan
canım arkadaşlarımı sevgiyle kucaklıyorum.
,
Afet
.

Hıdrellez

Bahar oldu aman
Al kese astım gül dalına
Adadım yarin adına
İki göz oda
Dağ yeşil, dallar yeşil
Uyandılar bayrama
Her gönül şen
Bir benim bahtım kara
Kokuyor buram buram
Fulyalar vakit tamam
Bir bana uğramadı
Bu bahar bayram
Ağlama hıdrellez
Ağlama be bana
Acı ektim yerine
Aşk yeşerecek
Başka bahara
Ağlama hıdrellez
Ağlama be bana
Acı ektim yerine
Aşk yeşerecek
Başka bahara
Ne yolu var ne izi
Tanıdık değil yüzü
Dileğim Allah'tan
Aşk sözün özü
Sevdiğim yok, eşim yok
Ağardı bir gün daha
Ey benim şans yıldızım
Gülümse bana
Ağlama hıdrellez
Ağlama be bana
Acı ektim yerine
Aşk yeşerecek
Başka bahara
Ağlama hıdrellez
Ağlama be bana
Acı ektim yerine
Aşk yeşerecek, yeşerecek
Başka bahara
Yeşerecek, başka bahara
Yeşerecek, başka bahara
.
Sezen Aksu
.
Tablo: Asuman Portakal
.