Kalbim sende kaldı, kır gitsin...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE.......

Dağlardaki
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
yazıları kaldırılacakmış
neymiiiiş ?
ayrımcılık oluyormuş
söyleyleyenlere bakın hele...
85 yıldır ayrımcılıkmı yaptık yani biz?
Türk'üyle, Kürdüyle, Lazıyla
Gayrımüslümleriyle şimdiye kadar kardeşçe yaşadık
Ne yapmaya çalışılıyor!...
biri bana anlatsın lütfen
Yakında okulların duvarlarından
kitaplardan,
resmi dairelerden de silerler.
Başlamaya görsünler.
Birlik, beraberlik duygularımızmı silinmeye çalıyor yoksa?
O kadar kolay değil arkadaşım!..
Ben ve benim gibi
Atatürk ilke ve inkilaplarına bağlı laik Türk insanı
hayatta oldukça
O kadar kolay değil
Her zaman söylüyorum ve şimdide tekrarlıyorum
Dünyada tek TÜRK ben kalsamda,
etlerimi lime lime etselerde
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE
Yerine ne yazacaklar ?.....
.
.

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Koca nasıl pişirilir :)

.
.
.
Kocaların çoğu, pişirilme sürecinde yanlış işlem gördüklerinden yumuşaklıklarını ve iyi niteliklerini kaybederek bozulurlar.
Gerçek odur ki, bazı kadınlar onları sıcak suda haşlayarak, bazıları ilgisizlikleriyle dondurarak, bazıları da basıp, ezip turşusunu kurarak ve yine kimileri de savurganca harcayarak bozulmalarına neden olurlar.
Özenilerek hazırlanan her kocanın iyi ve yumuşak olacağı söylenemez.
Ancak, iyi pişirilenin gerçekten tadına doyum olmaz.
Koca seçiminde, ne lüferin alımındaki gümüş pırıltısı, ne barbunyanın altın yaldız görünümü geçerlidir.
Bunun için çarşı pazar dolaşmaya da gerek yoktur.
Genellikle en iyileri kapınızın önüne gelenlerdir.
Beğenenin kişisel olduğunu düşünerek, koca seçimini yalnızca kendiniz yapınız.
Kendiniz sabırla pişiremeyecekseniz, almaktan vazgeçiniz.
Kocayı pişirmek için en iyisi porselen bir kap ise de, elinizde toprak çanaktan başkası yoksa özenle kullanıldığında o da aynı işi görebilir.
Sonra kişiliğine uygun bir ısıya ayarlanarak ateşe oturtulur.
Köpürerek taşması halinde kaygılanılmamalıdır.
Kocalar da karides ve istakoz gibi canlı pişirilirler.
Bazen pişerken tencerenin dışına taşıp yanabilir ya da kenarları sertleşerek kabuk tutabilirler. Onları tencerelerinde tutmak için; "görev duygusu" adlı zayıf iplikten çok "huzur" adlı sağlam sicimle sıkı sıkıya bağlanmalıdır.
Sevgi, sıcaklık ve neşeden oluşan sürekli bir ateş yakılır.
Pek çoğu iyice pişinceye kadar sık sık köpürebilir.
Özellikle sirke ve karabiber yerine satıcıların "öpücük"adı altında sattıkları şekerden biraz konulabilir.
Tadına bakarken hoşgörü, iyimserlik ve neşe benzeri baharatlardan birer tutam katmanız önerilir.
Ancak, bunlar diğer baharatlar gibi azar azar ve dikkatlice kullanılmalıdır.
Yumuşaklığını kontrol ederken sertleşmesinden kaçınılmalıdır.
Fazla yayılmasını ve kabın dibine oturarak işe yaramaz hale gelmesini önlemek için arada bir hafifçe karıştırılmalıdır.
Kıvama geldiğini anlamamak olanaksızdır.
Böyle pişirildiği zaman sizin için çok uygun ve sindirilmesi kolay olacaktır.
Dikkatsizlik nedeniyle ev ateşini soğutmazsanız, bozulmadan istediğiniz süre dayanır.
Bu yolda hazırlanmış "koca", mutlu bir ömür boyunca tadını korur...
Bende pişirdim ama eller yedi...
Şimdi ise kedi pişiriyorum
Kocadan daha lezzetli vallahi :)
.
.

26 Temmuz 2009 Pazar

Hayatı ıskalama lüksün yok senin...

.
.
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun.
Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.
Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin..
iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman.
Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.
İyi halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir.
Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.
Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.
Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
"Peki o ne yaptı" deme.
Herkes kendinden sorumludur aşkta.
Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.
Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin.
Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu.
Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.
Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....
Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.
Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?
Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.
Yine içeceksin rakını balığın yanında.
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.
Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.
Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu.
Elbet bitecek güneşe hasret günler.
Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
.
Nazım Hikmet
.
.

.....Kalp hizasından.....

.
.
" ...bir kadını ağlatırken çok dikkat edin,
çünkü Tanrı gözyaşlarını sayar!
Kadın erkeğin kaburgasından yaratıldı, ayaklarından yaratılmadı,
öyle olsaydı ezilirdi;
üstün olmasın diye başından da yaratılmadı.
ama göğsünden yaratıldı, eşit olsun diye;
kolun biraz altından korunsun diye...
kalp hizasından ,
...sevilsin diye... "
.
.

Gelin burcunuzu okuyun... Ama inanmayın...Yalaaannn...

.
.
Kova ( 21 Ocak-19 şubat )
Kibirlisiniz.
Kendini üstün görme gibi burcunuzun olumsuz özelliklerini takınma eğiliminde olduğunuz görülüyor.
Bu tip davranışlarla takdir edilmekten çok, çevrenizdekilerin nefretini kazanacağınızı hiç unutmayın.
Aklınız fikriniz uzun zamandır gerçekleştirmek istediğiniz bir projede.
Öyle ki artık gözünüz hiçbir şeyi görmez olmuş. Bütün enerjinizi bu işe kanalize etmişsiniz. Neyseki duygusal bağlamda aklınızı alacak gelişmeler olacak.
Siz de cazibenizin farkına varacaksınız.
Kontrolünüzü kaybetmemeye bakın.
Aradığınız huzuru ergeç bulacaksınız.
.
.
Aşkolsun burç yorumcusu ben kibirlimiyim?..
Çok kırıldım çoook !..
.
.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

TTNET ben sana ne diyeyim?..

.

.


BAKARMISINIZ?...NE HALE GELDİM :)

.

Dün gece oğlumun uzak bir yere kurye pakedi varmış telefon edip geç geleceğini yada gelemeyeceğini söyledi...

Olsun oğlum dedim nasıl olsa pc var sıkılmam, yalnız kalmam.

Geçtim pc nin başına...

Aman tanrım o da neeeeeee?..

İnternet açılmıyor..bir iki çabalamadan sonra açıldı

ama ne fayda, google den bişey açmak istesem hemen sayfa görüntülenemiyor diyor.

Msaüstünde ne varsa sildim, Fotoğraflarım dahil olmak üzere.

Yok yok olmuyor :(

Gecenin 24 ünde kedikızımı aradım.

Geldi

"O" da ne yaptıysa olmadı

444 0 375 ten yardım istedim bağlantınız var dediler

offf delirdim delirdimmm

Hani hiç sigaranız kalmamıştır,

gece bi türlü gözünüze uyku girmez ya

işte aynı öyle birşey.

Çaresiz yattım, dayadım başımı açık olan pencereye

sokaktan geçen, birtürlü düz bir çizgide yürüyemeyen sarhoşları seyrederek uyudumuşum.

Sabah uyandığımda daha yüzümü yıkamadan ilk işim pc yi acmak oldu.

Açıldııııııı

Çocuklar gibi sevindim.

Durumumu az çok biliyorsunuz.

Benim bu sanal kutudan başka oyalanacak,

derdimi anlatacak kimsem yok

Bakarmısınız yukarıdaki fotoğrafa ne hale geldim :)

E be TTNET ben sana ne diyeyim?..

Madem hatlar dolu, alt sağ köşede bağlantınız yok

şunu bunu deneyiniz diyeceğinize

hatlar dolu desenize !...

Bak o kadar önemli dosyalarımı sildim

yazık değilmi?...

Ödeme geciktiğinde hemen hattı kesmeyi bilirsiniz.

Bide dünya kadar faiz alırsınız!..

Başka bir hattı kullanmaya mecbur etmeyin insanı

Adam gibi yapın işinizi

Kaçıncı asırda yaşıyoruz yaaaaa..

Offff çok gerildim çoookkk..

Şimdi anca beni Nazım'cığım rahatlatır

Oldukça buruk ama bu şiirinide diğerleri gibi

çok seviyorum

Nazım'ı da ( canım hemşehrim benim)

.


.

BİR FOTOĞRAFA

.

Karşımdasın işte...

Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.

Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.

Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.

Tıkandığım o an,

Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,

Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.

Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.

Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.

Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,

bitti artık hepsi...

.

Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.

Bakış açım belli oldu yine.

Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.

Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.

Dağlara çarptım her esişimde.

Yollara küfrettim her gidişinde.

.

Demiştim sana hatırlarsan:

“Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,

‘zamanla bırakmamak’tir..”

Şimdi bana, geçen o zamanın

Unutulmaz sancısı kalır

.

Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?

Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...

.

.

Hasta yatağımda yaptıklarımdan....

Pasaklı saly :)
Keşke birde kız torunum olsa...

Bunun yakasına daha sonra
pembe çiçekler ve beyaz inciler ekledim.
O fotoğrafı silmişim :(
.
Beğenilerinize sunulur efemmm...
.
.

23 Temmuz 2009 Perşembe

Hastahane hikayelerim...Ev kazası.....

Eski evimde bilgisayarımın kasası bir sehpanın üzerinde duruyordu ve bende o zamanlar yürüyebiliordum.
Bu eve taşındığımızda ise kedikızım bana hemen yeni internet bağlattı ve benim tombul oğluşumda hemen paldır küldür pc nin kasasını yere koydu , kurulumu yaptı ve çok işim var dedi motoruna atladığı gibi gitti.
Kasa yerde olduğu için sabahları pc yi açarken çok zorlanıyordum.
Oğlum ne olur şu kasayı biraz yükseğe kaldır dediysemde yarın yaparız diye geçiştirdi.
Aradan 20 gün gibi bir süre geçtikten sonra korktuğum başıma geldi ve olan oldu...
Bir hafta önce bilgiayarı açmak için yere eğildiğimde ; biraz fazla eğilmiş olacağımki...kaburga kemiğimi tekerlekli sandalyemin sol koluna ezdirdim...
o an çok çanım yandı bi 15 - 20 dkk hiç kıpırdayamadım.
Buz koydum, beni çok rahatlattı..
İlk 2 gün hiçbişeyim yoktu ama üçüncü gün, aman tanrım sanki ölüyorum sandım.
iki gece hiç uyumadan yatağımda duvara yaslanarak sabahladım..
Geçtiğimiz çarşamba günü artık bitap düştüm ve yastığa teslim oldum :)
Acıya o kadar dayanıklı olmama o kadar ağır ameliyat ağrılarına dayanmama rağmen bu kaburga acısı dayanılır gibi değildi.
Ne öksürebiliyor, ne esneye biliyor, neredeyse hiç nefes alamıyordum..
Kedikızım ve oğlum panik yapmaya başladılar, ben herzaman en kötü zamanlarımdan bile bir espri çıkarırdım,.. oysa şimdi inliyordum.
Çoçuklar başladılar yalvarmaya "anne kalk doktoragidelim noolur"
Ama mümkün değil kalkamıyordum..
Tutturdular ambulans çağıralım diye.
Benim vefakar oğluşumun zaten geceyarılarına kadar motorsiklet tepesinde kelle koltukta kuryelik yaparak kazandığı parayı ambulansa vermesine gönlüm razı olmadı ve çok çok zorda olsa kalktım arabama bindim ve süreyyapaşa göğüs hatalıkları hastahanesinin yolunu tuttuk.
15 Dakkalık yolu araba sarsılmasın, benim canım yanmasın diye yarım saate gittik ...
O hastahaneye ilk defa gidiyordum.
Diğer ameliyat olduğum hastahanenin tam aksine muhteşem bir hastahane.
Herşeyden önce insanlara insan muamelesi yapıyorlar.
Çok ilgilendiler, film çekildi çok şükür kırık, çatlak çıkmadı ama ciddi şekilde kas ezilmesi olmuş...
Hayret bişey bendede ne kemik varmış :)
Bir pomat bir ağrıkesici birde nefes açıcı verdiler 2 günde bişeyim kalmadı.
Şimdide biraz acıyor ama benim böyle acıya canım kurban :)
Yaaa işte böyle arkadaşlar Annekedi nin 9 canı vardı şimdi 7 kaldı :)
Dün kedikızım kasayı yüksellti şimdi çok rahatım.
Oğluşumda 5 dakkalık işi yapmadığı için bir gününü harcadı hastahaneye..
Ne diyeyim akısız başın cezasını debriyaj, fren çekermiş :)
Herşey bi yana... şaka bi yana çocuklarımdan çok memnunum...
Çok hayırlı evlat çıktılr hiç offf demediler..
Allah onlardan razı olsun, herşey dilediklerince olsun.
Canlarım benimmmmm...
.
Afet
.
.
Haa birde dip not: Röntgen filminde birde kedi çıktı
hayvan sevgisinden olsagerek :)
.
.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Sedef çiçeği

Mahkeme salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı...
Adam inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu..
Hakim tok sesiyle, yaşlı kadına:
„Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?
“ Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı:
„Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan...“
Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda...
Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu...
Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmıs 50 yılın ardından?
Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı...
Kadın neler diyecekti? Herkes, onu dinliyordu...
Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti:
„Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim...
O bilmez... 50 yıl önceydi..
O çiçeği bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm.
Yavrumuz olmadı onları yavrum bildim.
Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı.
O zaman adak adadım.
Her gece güneş doğmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye...
İyi gelirmiş derlerdi... 50 yıl oldu,
bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi.
Taa ki geçen geceye kadar...
O gece takatim kesilmiş uyuyakalmışım...
Ben, böyle bir adamla 50 yıl geçirdim.
Hayatımı, umudumu, herşeyimi verdim.
Ondan hiçbirşey görmedim.
Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim.
Onsuz daha iyiyim, yemin ederim.
.
" Hakim yaşlı adama dönerek:
"Diyeceğin birşey var mı, baba?" dedi.
.
Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hakime yöneldi.
Tane tane konustu:
"Askerliğimi Reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım.
O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim.
Fadime'mi de orada tanıdım.
Sedefleri de...
Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim.
İlk evlendiğimiz günlerin birinde, boyun ağrısı nedeniyle, onu hekime götürdüm.
Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa, boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi.
Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin dedi.
Hekimi pek dinlemedi bizim hatun... Lafım geçmedi...
O günlerde, tesadüf, bu çiçek kurumaya yuz tuttu.
Ben ona: „Gece çiçek sularsan geçer”, dedim. Adak dilettim...
Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim.
O sevdiğim kadını, yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim.
Her gece, o çiçek ben oldum sanki...
" dedi adam o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle… „
Her gece, o yattıktan sonra uyandım.
Saksıdakı suyu boşalttım.
Sedef, gece sulanmayı sevmez, hakim bey...
Geçen gece de... Yaşlılık... Ben de uyanamadım.
Uyandıramadım...
Çiçek susuz kalırdı ama kadınımın boynu yine azabilirdi...
Suçlandım...Sesimi çıkartamadım...
“ O anda gazeteciler dahil, mahkeme salonundaki herkes ağlıyordu…
.
„Sevgide cömert ama sevdiklerimizi kırmada oldukca cimri olalım”
.
.
Alıntıdır
.
.


19 Temmuz 2009 Pazar

Zaman...

Bir zamanlar,
bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri,
Aşk dahil.
Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş.
Bunun üzerine hepsi, adayı terketmek için sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş.
Çünkü, mümkün olan en son anakadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman,
Aşk, yardım istemeye karar vermiş.
.
Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş.
Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?"diye sormuş.
Zenginlik,"Hayır, alamam.
Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.
.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş.
"Kibir, lütfen bana yardım et!"
"Sana yardım edemem Aşk.
Sırılsıklamsınve yelkenlimi mahvedebilirsin."
diye cevap vermiş Kibir
.
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk, yardım istemiş:
"Üzüntü, seninle geleyim..."
"Off, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var.
.
"Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş ama
o kadar mutluymuş ki, Aşk'ın çağrısını duymamış.
.
Aşk, birden bir ses duymuş:
"Gel Aşk! Seni yanıma alacağım...
"Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş.
Aşk o kadar şanslı vemutlu hissetmiş ki kendini
onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.
Yeni bir kara parçasına vardıklarında,
Aşk'a yardım eden, yoluna devam etmiş.
.
Ona ne kadar borçlu olduğunu farkeden Aşk,
Bilgi'ye sormuş: "Bana yardım eden kimdi?"
"O, Zaman'dı" diye cevap vermiş Bilgi.
"Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?
"diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:
"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadarbüyük olduğunu anlayabilir..."
.
.
Alıntı
.
.

Mirac kandili.....

Mübarek Miraç kandilimizin
tüm insanlık alemi için hayırlara vesile olmasını dilerim
Yaratan hepimizi dualarını kabul etsin.


Resim Ekle

18 Temmuz 2009 Cumartesi

En iyisi ben sana bir şiir ısmarlayayım....

Gel desem, bu akşam
Bir kahve ısmarlayayım sana
Bir fincan kahve:
Cezvesinde kaynamış hatıralar,
Köpüklerinde sevgi parlayan,
Fincanında dostluk ile telve
Bir yorgunluk kahvesi.
En iyisi ben sana
Bir şiir ısmarlayayım
Yanında da
Bir fincan acı kahve...
.
.
Şair: Hasan Gezer
.
.

17 Temmuz 2009 Cuma

Ey hayat kucakla beni... Bu şiiri çok seviyorum...

Kalbimin kırıklarını toplayıp avuçlarıma
çekip gitsem bu şehirden
anılar incinir mi?
üşür mü? dalında bir yaz çiçeği
.
ve bilir mi?
bir sevgiye karşılık yüreğini kanatanı
bin ilmik atanı usuna
çekilen her tetiğe karşılık
.
kirpiklerinde
baharını saklayan yaşlı bir çocuğum ben
düşlerin yağmurunda ıslanmış gül izi
ağlamak istediğim her sahilde bir martı ölür
bir şiir vurur kıyılara gücenik
değip geçer ellerime ihanetin rüzgarları
.
içimin ırmakları kurudu bütün yapraklar soluk
hüzün kokuyor çiçeğim
hangi yağmurları müjdelersen müjdele
yeşermez bir daha yangının düştüğü yer
aşk da küstü
kim dinler kalbimin kırık sesini artık
.
ceylanların
vurulduğu bir dağbaşı ıssızlığıyım işte
gelinciklerin ürperdiği şafak
gülücükler kuruturum durmadan güz dudaklarında
giden dönmedi terketti bütün mevsimler
bir korkunç acıya düştümki
sırtımda kırk paslı bıçak kırkyerinden kanayan
.
avcılar vurdu küçücük serçe kuşlarımı
acılar tünedi sevincin tüneğine
gidenler gelmedi terketti bütün mevsimler
bir tek gül kalmadı ömrümün bozkırında
şimdi yalnızlığın en tenha kışındayım
kirpiklerimde yıldızlar saklasamda
bedenime buzdan rüzgarlar esiyor her gece
.
testisi kırık yorgun bir yolcuyum
hiç bir şey avutmuyor artık
kirpiklerimde yağmurlar duman duman
uçsuz bucaksız bir uçurum kıyısında kaldım
.
üşüyorum
ey hayat kucakla beni
mavikanatlarının altına al
sığınıp kalayım bir sevginin sıcak iklimine
.
Şair: Nuri Can
.
.

Biliyormusunuz?.. ne çok özledim.....


Sabahın ilk ışıklaında ya da, akşam serinliğinde
balığa çıkmayı,


.
Sibirya kurtlarıma yanıma alıp
Küçükyalıdam Maltepeye sahil boyunca koşmayı,


.
Bardaktan boşanırcasına yağan
sağanak yağmurda
ayakkabılaımı çıkarıp çimenlerde tepinmeyi,


,
Dolunay akşamlarında
eski evimin balkonunda bir şişe kırmızı şarabı
tek başımada olsa bitirmeyi,


.
Her akşam maltepe sahiline bisikletimle gidip
karamelli, çikolatalı, çilekli
dondurma yemeyi,


.
Sevdiğim bir arkadaşımla ağaçlar içindeki pakta
iki parti tavla oynamayı,


.
Pikniğe gidip, herkes mangal yakıp top onarken
börtü böceği ..fotoğraflamayı,


.
Denize gittiğimizde herkes güneşlenip yüzerken
minare ve çakıltaşı toplamayı,


.
Yıllar öncesinde olduğu gibi iki gün bir gece
hiç masadan kalkmaksızın
okey oynamayı,


.
Sabah kahvemi içerken,duyduğum dalgaların sesini,
yosun , iyot kokusunu , martıların çığlıklarını,


.
Evimi silip süpürüp camlarımı silmeyi,
merdivene tımanıp perdelerimi kendim takmayı,


.
Mutfak raflarına tabaklarımı bardaklarımı
yerleştirmeyi.


.
Eskiden olduğu gidi sıksık
evin eşyalarının yerlerini değiştirmeyi,


.
Sabah erkenden bakkala giderken yolumu bekleyen
kuru mamaya alıştırdığım
sokak kedilerini,


.
Parktaki sokak köpeklerine yemek ve su götürmeyi,


.
Yürümeyi

.

Afet
.
.


16 Temmuz 2009 Perşembe

Elma ve Şarap...

ELMA VE ŞARAP
.
Kadınlar ağaçtaki elma gibidir.
En iyileri en üst dallarda bulunur.
Erkeklerin coğu düşüp incinmekten korktukları için üst dallara uzanmak istemezler.
Onun yerine yere düşmüş çürükleri toplarlar
çünkü onları elde etmek daha kolaydır.
Yukarıdaki elmalar ise kendilerinde ararlar suçu
ve sorarlar kendilerine
'Nerede hata yapıyorum' diye.
Aslında gerçekten hatasız ve muhteşemlerdir
Sadece doğru erkeğin ortaya çıkıp cesaretini ve yüreğini toparlayıp
o üst dallara ulaşmasıdır bütün olay.
Erkekler ise ...
iyi birer şarap gibidir.
Koruk olarak başlarlar, mayhoş ve tatsız...
Kadınlar tarafından canları çıkana kadar çiğnendikten sonra
ancak bir yemeğin yanında gidecek kadar tatlanırlar...
.
Eskiden yarım elmaydı......Çoooook eskiden.....
.







14 Temmuz 2009 Salı

Bazen pişmanlık duyar insan...iş işten geçtikten sonra :(

Bazen pişmanlık duyar insan,
yaptıklarından
ya da
yapamadıklarından...
ama fırsatlar değerlendirildiği kadardır...
.
Bazen mutluluk duyar insan,
uçan bir kuştan
ya da
sıcak bir dokunuştan..
hissettiği kısacık ama bir ömre bedeldir...
.
Bazen kızgınlık duyar insan,
bir kişi yüzünden
ya da
yaptığı hata yüzünden
işte o anlar hem kendine, hem sevdiklerine cezadır...
.
Bazen umut eder insan
beklediği gelecek diye
ya da
hayat ona istediğini verecek diye
aldığı karşılık, umut ettiği kadardır....
.
Bazen kıskanır insan
ne için kıskandığını bilmeden
ya da
elindekini kaybetme korkusundan
ama farkına varamadığı,boşa güdülen duygudur...
.
Bazen sevinir insan
kaybettiğini bulduğunda
ya da
bir mektup aldığında
o anda duygular taşan bir pınardır...
.
Bazen sıkılır insan
kalabalık içinde çektiği yalnızlıktan
ya da
sebepsiz yaşananlardan
kaybettiği, boşa geçen onca zamandan...
.
Bazen sever insan...hemde delicesine
çok şirin bir köpeği
ya da
yüreğini okuyan sevgiliyi
o vakit, kalp sevilen için atandır...
.
Bazen şanslıdır insan..çoğu insana göre
nefes alıyor olmaktan
ya da
üretebiliyor olmaktan
hepsi, kendi çabası kadardır...
.
Bazen yaşar insan güzel bir mekanda
ya da
çamur içinde
hayatı ise baktığı gözlük kadardır...
.
Bazen okur insan
farkına varmadan
ya da farkına vararak
okunulan...hayatına yansıttığı kadardır...
.
.
Alıntıdır
.
.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Unutamazsın...(şiire kafiyeyi severim)

.
.
UNUTAMAZSIN
.
Mazide bir yığın anılar varken
Beni bir kalemde unutamazsın
Ben seni sen beni seviyor iken
O güzel günleri unutamazsın
.
Arada aşılmaz dağlar olsa da
Simsiyah saçımız karlar dolsa da
Sendeki o resmim bir gün solsa da
O güzel günleri unutamazsın
.
Boşuna uğraşma unutmak için
Dedim ya sen beni unutamazsın
Sen bana ben sana yazılmışız biz
O güzel günleri unutamazsın
.
Oğuz Cevher
.
.