Kalbim sende kaldı, kır gitsin...

30 Mart 2009 Pazartesi

Sevginin gücü...

SEVGİNİN GÜCÜ

..öyle çok seviyorlardıki birbirlerini ne taştan döşekleri ne iki göz odaları umurlarındaydı. varsa yoksa aşk varsa yoksa bir yastıkta kocamak. bir gün bu aşk dolu ama 5 parasız çift evlenme yıl dönümleri için birbirlerine hediye almaya karar verirler, ne pahasına olursa olsun alacaklardı hediyelerini sevgilerini bir kez daha göstermek için. genç kız sevgilisine saat zinciri almaya karar verdi çünkü sevgilisinin babasından yadigar köstekli bir saati vardı zinciri yoktu ve saatini çok ama cok seviyordu. delikanlıda sevgilisine sac tokası almaya karar verdi çünkü sevgilisinin beline kadar uzun ve güzel saçları vardı hiç tokası yoktu ama saçlarını çok ama çok seviyordu. ve o gün geldi çattı ikiside çok heyecanlıydı çünkü birbirlerinden habersizdiler ve sürpriz yapacaklardı. delikanlı elindeki tokayla genç kızın saçlarına hayretle baktı ve aynı anda genç kız delikanlının saatinin herzaman durduğu boş cebine hayretle baktı ve ellerinde hediyelerle öylece kalakaldılar.çünkü genç kız saate zincir alabilmek için o güzelim saçlarını satmıştı, delikalıda tokayı alabilmek için baba yadigarı o çok sevdiği saatini satmıştı. ikisininde gözleri doldu ağlamaklı sarıldılar birbirlerine bu aşk için tanrıya ve birbirlerine binlerce kez teşekkür ettiler. şimdi saati olmayan bir zincirleri takılacak saç olmayan bir tokaları ve dünyanın satın alamayacağı cok büyük bir aşkları vardı....
.
Alıntı
.
.

25 Mart 2009 Çarşamba

Birazda nostalji.....


















Offf günlerdir hastahaneydi, ameliyattı, ağrıydı...

hem sizleri hem kendimi bunalttım.

Kendi kendime artık yeter dedim

Ne yapalım olan oldu, kalan günler bizimdir.

Bu takıları geçen yıl yapmış ve


isimli sayfama eklemiştim.

ama o sayfamın şifresini unuttum bende bu tarafa taşıdım.

Aslında yapmış olduğum çok takı var resimlerini çekip ekleyeceğim.

Ekleyeceğim ama bu seferde fotoğraf makinemin ara kablosunu evde unutmuşum :)

Yaşlılık böyle bişey işte :)


Sevgiler

.

Afet

.

.

24 Mart 2009 Salı

Kes gitsin, gerisini boşver.....

Ameliyat olalı tam bir ay oldu, kimseyi üzmek istemem ama
iyileşeceğim yerde dahada kötüye gidiyorum, ağrılarım bir türlü dinmiyor.
Dün kontrol için hastahaneye gittik...Diz çevremde yoğun olmak üzere bir sertlik ve şişlik var ve dayanılmaz ağrılar yüzünden uykuya hasret kaldım. Bu şikayetimi doktorlarıma söylediğimde normal diyorlar. Kesilen sinirler orada toplanıp ödem yapıyormuş; bana pek inandırıcı gelmiyor nedense. Film çekilmesini istedim ve o film için 7 saat bekledim, neyse temiz çıktı. Biz filmi alıp polikıliniğe gidene kadar saat 16 oldu ve doktorların çoğu gitmişti. Tesadüf orada daha önce o hastahanede görev yapmış olan bir doktor filmime baktı; neden ayağın opere edildi diye sordu.. ayak tabanımda sukuamoz hücreli karsinom vardı dedim.. kurtarmayı denedilermi dedi...sessiz kaldım anladı...pekii onkolojide tedavi görüyormusun dedi...hayır dedim...
başını salladı, içeri gitti diğer doktorla konuştu ve hastaya hemen onkolojiye sevk yazın zaten bo kadar gecikmiş birde sıra almak için bekletmeyin dedi....Onkolojiye gittik çok tonton orta yaş üstü bir doktor bizi karşıladı...yapmamız gerekenleri ve olacakları bana tatlı bir dille anlattı.. şimdi geç kalmış olunsada tüm vücudumdakiorganlarımın tetkikleri yapılacak ve gerekirse kemoterapi alacağım... Saçlarım dökülecek ve peruk takacağım :((
.
Bugünlük benden bu kadar, çok fazla oturamıyorum....
Hepinizi çoook seviyorum.
,
Afet
.
.

23 Mart 2009 Pazartesi

Baharı özledim, çiçeği, böceği,çimeni....




Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyor,

fakat hiçbir şeyin değerini bilmiyorlar.
.
Oscar Wilde
.
.

21 Mart 2009 Cumartesi

Bir garip Orhan Veli...

Anlatamıyorum
.
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce
Bir yer var; biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
.
Orhan Veli
.
.

18 Mart 2009 Çarşamba

Şehitlerimizi saygıyla anıyoruz

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
.
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
.
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.
.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
.
Mehmet Akif ERSOY
.
.

16 Mart 2009 Pazartesi

15 Mart 2009 Pazar

Ahmet Muhip Dranas - Kara gözlerin....

Kara gözlerindeki umut
Siyah saçları kadar karamsardı
ve kadere küsmüştü O, bir kere
Sevgiyi öldürdü diye...
Sanki ona uzanan ellerde
Keskin bir bıçak
Ha vurdu ha vuracak
Bu, benim karanlıklarım,
Bu benim sırlarım diyor hep
Bir gün gelecek
Şefkatle kollarına saracaklar...
Asılsız sevgilerdi onu yıkan aslında
Umutları umduğu gibi çıkmamış
Beklentileri hep korkuları olmuş
Sanki bütün hayatı,
Kupkuru bir odadaymış kopamadıklarıyla...
Gülüşleri bir sigara içimi zamanı kadar az
Her nefeste biraz daha kısalırken
Bütün beklentileri
Duman duman uçuyorlardı.
Kurallar koymak isterken dostluklarına,
Kuralları bozduğunun farkında değildi aslında...
Şimdi o gözlerde,
Vakitsiz yağan yağmurlar var,
Hasat mevsimi bitmiş bahçelere
Sağnak sağnak yağacaklar,
Belki gönlünde gökkuşağı açacak
Ama, altından çocuklar geçmeyecekler.
Su yerine zehir akacak ırmaklarından,
Hiç kimse içmeyecek...
ya Ben,
Şimdilerde bir bağ bozumu hüznü var içimde,
Üzümlerim gazap üzümü
Şaraplarımsa gözyaşları...
Sen güz güneşinde, sanki kanadı kırık bir kuş,
Konmuştu bahçeme,
Ona şefkatle eğilirken
Pır diye uçtu birden
Kırık sandığım kanatlarındaki sahtelik,
ve inancımla birlikte.
.
Ahmet Muhip Dranas
.
.

13 Mart 2009 Cuma

Oğluşum ve kaybolan pamuşum...

Büyük bir kedi kuyruğuyla oynayan küçük kediye sormuş
- neden kuyruğunu kovalıyorsun ?
Yavrukedi yanıt vermiş;
Bir kedi için en güzel şeyin mutluluk, mutluluğunda kuyruğum olduğunu öğrendim. Bu nedenle onu kovalıyorum, yakaladığımda mutluluğa kavuşacağım.
Bunun üzerine yaşlı kedi şöylr demiş;
Gençken bende mutluluğun kuyruğum olduğuna karar vermiştim, ama şunu farkettim; ne zaman onu kovalasam benden uzaklaşıyor, ne zaman kendi yoluma gitsem hep peşimden geliyor...
.
* * * * *
.
Bu arada sağlığımı merak eden arkadaşlarıma daha sonra iyiyim haberini vereceğim. Sizleri üzmek istemiyorum, o yüzden hastahane ve ameliyathane ile ilgili bir yazı hazırlamıştım onuda yayımlamaktan vazgeçtim.
Hepinize kocamaaan sevgilerimi bırakıyorum.
Afet
.
.

11 Mart 2009 Çarşamba

12 mart İstiklal marşının kabulu...

Marşın Bestelenmesi:
.
İstiklâl Marşı, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin milli marşıdır. Sözleri Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan İstiklâl Marşı, 12 Mart 1921'de resmen milli marş olarak kabul edildi. 1924 yılında Ali Rıfat Çağatay'ın bestesi kabul edildi. 1930 yılına kadar kullanılan bu beste, bu tarihte Cumhurbaşkanlığı Orkestrası şefi olan Osman Zeki Üngör'ün bestesi ile değiştirildi. Marşın armonik düzenlemesi Edgar Manas, bando düzenlemesi ise İhsan Servet Künçer tarafından yapıldı. Günümüzde de aynı beste kullanılmaktadır. İstiklal Marşı'nın yalnızca ilk iki kıtası bestelenmiştir.

İstiklâl Marşı
.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
,
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!
.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar
.
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
.
Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
.
Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
.
O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım,
Her cerihamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden naşım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl
.
Mehmet Akif ERSOY
.
.

10 Mart 2009 Salı

Bilmezler...

Yalnızlık Şiiri
.

Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
.
.
Orhan Veli Kanık
.
.
fotoğraf : foto kritik
.

7 Mart 2009 Cumartesi

Mevlid kandili....

Mevlid kandiliniz mübarek olsun .
.
.

8 Mart dünya kadınlar günü....



Kadımlar gününüz kutlu olsun arkadaşlar.
Böyle bir gün Nazım'sız kutlanmaz değilmi?...
.
KADIN
.
Kimi der ki kadın
uzun kış gecelerinde
yatmak içindir.
Kimi der ki kadın
yeşil bir harman yerinde
dokuz zilli kççek gibi
oynatmak içindir.
Kimi der ki hamur yoğuran
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek
ne ayal, ne vebal
O benim kollarım, bacaklarım
Yavrum, annem, karım, kızkardeşim
Hayat arkadaşımdır.
,
Nazım Hikmet
.
Fotoğraf: Onur Yörükoğlu
,
.

3 Mart 2009 Salı

Yusuf Hayaloğlu...Gidişin biraz erken olmadımı ?...

Ah ulan Rıza!
.
Neden hala gelmedi..
yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama en azından
Birisine sorar..
Cebimde bir lira desen yok!
Madara olduk meyhaneye
Ah eşşek kafam benim..
Nasılda güvendim bu hergeleye!.
Gelse balığa çıkacaktık,
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık..
Kafamız tam olunca şarkılar döktürüp
Enterasan hayallere dalacaktık..
Bu sandalı geçen hafta denk getirip
Çalıntıdan düşürdük..
Arkadaşlar ısrar etti,
Bizde, iyi olur, bize uyar diye düşündük..
Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti..
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?..
Eğer öyleyse yandık,
Gudubet gene yaptı yapacağını!..
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza'nın bacağını..
Kadında boy şu kadar;
Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rıza'yı boğacak..
Bak şimdi acıdım, aşkolsun adama..
Ben olsam vallahi baş edemem!.
Hele beş tane velet var ki boy boy,
Allah'tan düşmanıma dilemem!.
Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider..
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!.
Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!.
Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
Aynı kafadaydık..
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
Biz başka havadaydık..
Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık..
Fener'in her maçına iddalaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık!.
Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu..
Döner dönmez evlendirdiler,
En büyük salaklığı da bu oldu!.
Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu
Hep tek tabanca gezdim..
Benim beğendiğimi anam istemedi,
Onun gösterdiğini ben sevmedim..
Neyse, bunlar derin mevzu..
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek..
Ufaktan yol alayımAnam evde yalnız,
şimdi merakından ölecek!.
Gittim, vurup kafayı yattım,
Rüyamda gördüm gülümseyerek geldiğini..
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini!.
Vay be Rıza!.
Sonunda sen de düşüp gittin azrailin peşine!
Dün, boşuna günahını almışım,
Ne olur kızma bu kardeşine...
Öğlen kahvede söylediler,
Rıza öldü, dediler
Ne kolay söylediler!.
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!.
Ah dostum..
O kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?.
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?.
Yani sen şimdi gittin, yani yoksun, yani
Bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek,
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?.
Peki, beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?..
Ulan Rıza..
Ne hayallerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık..
Totoyu bulunca dükkan açacak
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık
Talih yüzümüze gülecekti be,
Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!.
Ah ulan Rıza...
Bu mahallenin neresini beğenmedin de öte yere taşındın?
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kral arkadaşımdın!..
Ah ulan Rıza...
Ben şimdi bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Birkaç güne kalmaz, bende gelirim!..
.
Yusuf Hayaloğlu
.
Bu satırlae en sevdiğim dizelerindi;
Ruhun şadolsun güzel insan hoşçakal.....
.
.