Kalbim sende kaldı, kır gitsin...

26 Haziran 2009 Cuma

Yok böyle bi koca :)

KOCA TİPLERİ
.
Kadın akşam işten çıkar. Çocuğu yuvadan alır.
Markete geçer ıspanak alır. Koştura koştura eve döner.
Çocuğu soyar, elini yüzünü yıkar.
Kendi üstünü değiştirir. Mutfağa koşar.
Bir yandan ıspanakları yıkar bir yandan çocuğun sorularına
ve ihtiyaçlarına cevap verir.
Bir yandan sofrayı hazırlar…
O DA NE YOĞURT ALMAYI UNUTMUŞTUR!
Yoğurtsuz ıspanak olmaz Hemen kocasını arar.
Kocadan Kocaya değişen cevaplar:
1) Ben geç geleceğim. Toplantım var. Yoğurtsuz yiyin ( laçkalaşmış koca)
* * * * *
2) Ben geç geleceğim Çok üzgünüm, tühhhhhh şimdi ıspanak da yoğurtsuz olmaz ki.
E, yoğurt getireyim kapıdan bırakayım hemen döneyim,
toplantı bu, kaçırsam olmaz. Mazallah dağlara taşlara işten atılma sebebim olur,
sonra yoğurt dökecek ıspanak bile bulamayız..
( aldatan koca ya da eve gelmemek için bahane arayan koca ,
ama bi yandan da vicdanı sızlayan koca..)
* * * * *
3) Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor... ..... (İşte bu aldatan koca)
* * * * *
4) Mendebur kadın ıspanağı aldın da yoğurdu niye almadın! ("kazma" tipi koca )
* * * * *
5) Igggghhhh yine mi ıspanak. Otlaya otlaya sığır olduk ("kalas" tipi koca)
* * * * *
6) Tamam alırım (monotonlaşmış koca)
* * * * *
7) Tamam alırım başka bir şey lazım mı? ( Normal koca)
* * * * *
8) Tamam hayatım alırım başka bir isteğin var mı? (İdeal koca)
* * * * *
9) Aman canııım, ıspanakla mı uğraştın?
Yapmadıysan bırak ya dışardan söyleyelim ya da dışarıda yiyelim
(Yok böyle bi koca)
.
.
Alıntı
.
.

25 Haziran 2009 Perşembe

Bir garip annekedi....

Anneanneeee diye seslendi Poyraz...
arkamı dönmemle deklanşöre basıverdi
hemde arkamdaki koltukta yattığı yerden.
o minik ayaklar ona ait...
Henüz 3 yaşında ama tam bir afacan :)
.
.

23 Haziran 2009 Salı

Regaib kandili...

Üç ayların başlangıcı olan bu mubarek gecenin
tüm insanlık alemi için
hayırlara vesile olmasını dilerim.
.
.
.

17 Haziran 2009 Çarşamba

Dilerim yaşamınızda hiç "keşke" leriniz olmasın...


Eğer; ilerde bir gün arkanı dönüp KEŞKE demek istemiyorsan,
üç şeyi doğru seç.
* Eşini doğru seç.
Doğru eş her zaman uzun zaman flört ettiğin kişi değildir.
Önemli olan kısa zamanda da olsa fikirlerinin uyuştuğu,
Yaşam tarzlarının benzediği,
Espri anlayışının yakın olduğu,
Zor zamanlarında hep yanında olacağını bildiğin,
Dertlerini, sevinçlerini paylaşabileceğin,
Fikirlerine, olaylara bakış açısına güvendiğin,
Senin fikirlerine saygı duyan,
Konuşmaktan sıkılmayacağın,
Hayata küstüğün zaman
seni kabuğundan çıkarıp eğlendirebilen,
Gözlerine baktığında ne söylemek istediğini anladığın,
Aynı zamanda iyi bir arkadaş,
Fiziksel görünüşün dışında da
sen olduğun için sevebilecek
ve bunu kaldırabilecek birini eş olarak seçmelisin! ! !
Dünya da böyle biri var mı? diye sorabilirsiniz şimdi.
Emin ol var!
Tabii ki sayıları fazla değil.
Hatta hayatta insanın karşısına ya bir ya da iki kere çıkar,
belki de hiç çıkmaz...
Önemli olan onu fark edebilmek.
Eğer bu satırları okunduğunda
aklından bu özellikleri barındıran bir isim geçirmişsen
çok şanlısın.
Ne olursa olsun onunla birlikte olmak için elinden geleni yap.
Çünkü bir daha onun gibisini bulma şansın çok az emin ol.
Bütün aptal aşıklar gibi ilk hareketi ondan beklersen
çok geç kalırsın..
Eğer bu satırlar sana böyle birini çağrıştırmıyorsa
ya da şu an evliysen yapacak bir şey yok.
Ama henüz bekarsan onu aramaya hemen başla!
Onu fark edebilmek için sadece etrafına bakman yeterli olacaktır. Çünkü o da sana bakıyor olacak!
* * * * *
* İşini doğru seç...
Doğru iş rahat iş değildir.
Çok kazandıran iş de değildir.
Kariyer de değildir.
Klimalı büro ortamı da değildir.
Doğru iş olmaktan zevk aldığın yerdir.
Sabahleyin kalktığında gitmekte üşenmediğin, bıkmadığın yerdir. Tabii yanında rahatlık, para, kariyer varsa ne ala...
* * * * *
* Arkadaşlarını doğru seç.
Çok sayıda arkadaşın olması
"iyi arkadaşın"
olduğunun ispatı değildir.
Güzel günlerdeki arkadaşlıklar geçicidir.
Mutluluklarının yanında, acılarını da paylaşabileceğin,
Fikirlerine ihtiyaç duyabileceğin,
Her zaman yanında olmasını isteyeceğin,
Senin madden değil manen zengin eden,
Bir tek arkadaş sana çok şeyler katacaktır...
.
.
Alıntı
.
.

16 Haziran 2009 Salı

İki dilek

60'lı yaşlarındaki evli bir çift evliliklerinin 35inci yılını sakin, romantik bir restoranda kutlamaktadırlar.Aniden önlerinde zarif veguzel bir peri belirir ve şunu söyler: - Bu kadar uzun bir süre örnek bir çift olmanız ve hep birbirinize sadık kalmanız nedeniyle birer dileğinizi yerine getireceğim.- Ah, ben sevgili kocamla tüm dünyayı görebileceğimiz uzun bir seyahat yapabilmek istiyorum, demiş kadın, sevgi dolu gozlerle kocasına bakarak.Peri sihirli değneğini sallamış ve gerekli tüm ucuş, gemi, otel, yemek ve eğlenceleri içeren voucher'lar kadının eline gelivermiş.Sıra kendisine gelince adam biraz düşünmüş ve:- Evet, demiş, tüm bunlar harika ve çok romantik. Ama böyle bir fırsat insanın ömrü boyunca sadece bir kez eline geçer ve artık ömrümüzün sonuna yaklaştık.Kusura bakma hayatım,ama benim dileğim benden 30 yaş daha genç bir karım olması.Kadın ve peri oldukça büyük bir hayal kırıklığı içine düşseler de, dileğin yerine getirilmesi gereklidir. Bunun üzerine peri değneğiyle bir daire çizer ve...Adam 92 yaşına gelir !!
Bu hikayenin ana fikri:
Erkekler saf olabilirler;ama unutmamalı ki, periler dişidir !! )
.
.

11 Haziran 2009 Perşembe

Nazım' ın anısına.....

MAVİ GÖZLÜ DEV,
MİNNACIK KADIN VE HANIMELLERİ
.
O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev,
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.
O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan ev...
.
Nazım Hikmet Ran
.
.
..
O mavi gözlü bir devdi
(hemşehrimdi)
Ruhun şaadolsun Nazım'cığım
nur içinde yat
.
Afet
.
.

9 Haziran 2009 Salı

Keşke tüm ampuller bu kadar güzel olsa...

Küçük hırsız el feneri, büyük hırsız deniz feneri kullanır.
Unutmayın, ikisi de AMPULLE çalışır!!!

8 Haziran 2009 Pazartesi

Telgrafhane...

Uyuyamayacaksın

Memleketinin hali

Seni seslerle uyandıracak

Oturup yazacaksın

Çünkü sen artık o eski sen değilsin

Sen simdi issiz bir telgrafhane gibisin,

Durmadan sesler alacak

Sesler vereceksin

Uyuyamayacaksın

Düzelmeden memleketinin hali

Düzelmeden dünyanın hali

Gözüne uyku girmez ki

Uyumayacaksın

Bir sis cani gibi gecenin içinde

Ta gün ışıyıncaya kadar

Vakur metin sade

Çalacaksın

Melih Cevdet Anday


6 Haziran 2009 Cumartesi

Yalancı bahar....

YALANCI BAHAR...
Havada çiçek kokusu var.
Ağaçlar tomurcuk verdi, yoncalar toprağı aralayıp ürkek ürkek başlarını uzattılar.
Güneş sıcak.
Rüzgâr nazlı.
Serçeler aşk danslarına başladılar.
Oysa ben biliyorum gülüm...
Bu yalancı bahardır, yalancı bahar.
Hiç ummadık anda bir soğuk rüzgâr çıkar.
Kara bulutlar üşüşür.
Daha dün baharın geldiğini sanan kuşların yarım kalmışşarkılarının yerini duvara vuran kepenklerin sesi alır.
Serçeler kaçışırlar.
Anaç kumru tarumar.
Bir de bakarsınız ki kış geri gelivermiş.
Bir fırtına... Bir soğuk...
Yağmurla karışık biraz kar.
İşte o zaman ben, çiçek tomurcuklarının daha başlarını uzatır uzatmaz kavrulup yanmalarına dayanamam.
Yaşam zaten "yalancı bahar"larla doludur.
Kimi zaman bir gülücük, kimi zaman birkaç satır mektup, kimi zaman bir hayal, kimi zaman bir düğün, kimi zaman bir iş, kimi zaman bir küçük umut.
Tomurcuklar açar.
Güneş sıcak, ılık rüzgâr...
Ama yalancı bahardır.
Ben yalancı baharları bilirim.
Neydi o; saçımı ilk tarayışım.
Komşu kızına yazdığım ilk sevda mektubu.
İlk diplomam. İşe ilk girişim.
Neydi o; yazı yazmaya başladığım zaman dünya düzenini değiştireceğimi sanmam.
Gerçekleştiğini sandığım umutlarım.
Benim payıma düşen yalancı baharlardı gülüm.
Havada çiçek kokusu var.
Şimdi aklım havada, gözlerim ufuklarda bulut kovalar.
Serçelerin şarkılarının yarım kalmasını istemem.
Başını doğaya uzatan tomurcuklar, ürkek çiçekler yanacak diye bulutlardadır gözüm.
Bir başka yalancı bahardır diye ödüm kopar.
Ben yalancı baharları bilirim gülüm...
.
Bekir COŞKUN
.
..

4 Haziran 2009 Perşembe

Dünya Çevre Günü...

1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde yapılan
Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan bir kararla,
5 Haziran günü Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiştir.
Her yıl düzenli olarak haziran ayının ikinci haftası ile başlayan haftayı,
Çevre Koruma Haftası olarak kutluyoruz.
Sanayi artıkları, spreyler, yakıtlarla ortaya çıkan gazlar,
dumanlar, petrol ve ilaç atıkları, plastik ürünler,
suni gübreler ve çöpler çevre kirlenmesine sebep olan en önemli etmenlerin başında geliyor.
Bunun sonucunda, havalar ısınıyor,
küresel ısınma dünyayı tehdit ediyor,
su kaynakları azalıyor
ve gün geçtikçe canlı türlerinin sayıları azalıyor
ve doğanın dengesi bozuluyor.
Doğanın korunması ve tahribatının engellenmesi zorunludur.
Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için
kirlenmeleri mutlaka önlemek,
yeşil alanları ve hayvanları koruyup çoğaltmamız gerekiyor, bilinçsizce tüketimde bulunmamalıyız.
Kısacası çevremizi, doğamızı
ve geleceğimizi yok etmemek için
üzerimize düşen görevleri yaparak,
bilinçli vatandaş olmalıyız.
BU DÜNYA YALNIZ BİZİM DEĞİL...

NE OLUR BİLİNÇLİ OLALIM...







.
.


Başkentte Koltuk Meyhaneleri...

İşte böyle Salih
İşte böyle kardeşim
Akşamları olmaya görsün bir kez
Buğusu üstünde bir somun gibi
Gözümde tütmeye başlar
Bu dertli kentin en dertli yeriş
Koltuk meyhaneleri
Alışılmış bir düzendir bu, bozulmaz
Boşsa cebim
Daktilo kızlardan borç alıp'Derdalan' parasını
Herkesten önceben düşerim o yere
Oyerdeki köşeme
Yumulurum şişeme
Daha ilk kadehte bir sökündür başlar
Her günkü arkadaşlar
İşe küskün cebe dargın boy verirler şöyle bir bir
Dene en başta Mehmet İspir
Arkasından zavrak İsmail'le postacı Nedim
Derken efendim
Gözlerinde gülüşlerin en tatlısı
Koltuğunda ney Hey gidi dünya hey
Bu herkesin bildiği eski spiker Doğan Ülker
Bu yerlerde çürüttük Salih bu yerlerde
O güzelim gençliğin neyse bütün varını
Düşünmedim yarını
Düşünmedim karların böyle birden bire bastırıp
Birden bire yağacağını
Ve bu yerlerin bizi alın terimizi
Sağmal bir inek gibi sağacağını
Düşünmedim kardeşim, düşünmedim
Savrulan yapraklarıyla geliverdi güz
Çatladı nar örtük bütün kapılar
Dün yine aybaşı idi, olmaz olsun
Delik geniş yama dar
Gözlerimin önünden geçti bir bir
Asık suratlı alacaklılar
Uğrayamadım semtine kasapla manavın
Geçemedim dükkanı önünden bakkal Mustafa'nın
Suçlu bir insanmışım gibi gittim işime
Biliyorum Salih biliyorum
Küfretmişlerdir yine gelmişime geçmişime
Ne dersin ne söylersin
Bu ay da veremedim ev kirasını
Ve bu sabah tutuşturup bir kaç kuruşla yol parasını
'Seni annen istiyormuş' dedim El kızını sepetledim
Ben böyle olacak adam mıydım
Böyle olacak adam mı Salih
Ama neyleyim elimden tutmadı talih
İçsem şaraptan
İçmesem ıstıraptan
Sarhoşum Salih sarhoş

Rıza Polat Akkoyunlu

Gönül gözü.....

Görünemle yetinirsen eğer, sadece tırtılı bilirsin

Çirkindir ya tırtıl, gönlünü çelmez

Görünenin ötesine geçmek istersen eğer;

aradan örtüyü kaldırıpta...

gönül gözüyle bakarsan,kelebeği bulursun karşında

Güzeldir ya kelebek, gönlün akar o'na

Lakin gönül gözüyle görürsen eğer;

kelebeğe değil tırtıla tutulursun

.

.

HAYATINIZ GÖNÜL GÖZÜNÜZÜN SINIRSIZCA SUNDUĞU SEVDALARLA DOLU OLSUN....

.




.
.


Iyi kalpli, yalniz bir adam, bir gün bir koza bulur.
Kozanin icinde kücük bir tirtil vardir.
Adam çok sever bu tirtili,
onunla tüm yalnizligini, tüm sevgisini paylasir.
Gel zaman git zaman tirtil büyür, güzel bir kelebek olur.
Adam, kelebegine hayran... birakamaz bir türlü...
Aslinda kelebegin aklinda daglar,
kirlar,çiçekler vardir da;
kiyamaz bir türlü adama ve sevgisine,
yalniz birakamaz onu...
Üç günlük ömrünü sevildigi ve sevdigi yerde geçirmeye hazirdir...
Ama adam bilir ki; "Sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir" ... Kelebegine son kez bakar ve onu saliverir özgürlügüne,
kirlarina, çiçeklerine dogru...
Kelebek mutlu olmasina mutlu olur ama
hiç bir meltem, hiç bir çiçek yapragi
adamin avucunun sicakligini andirmaz...
Aklinda adam, o çiçek senin bu çiçek benim dolasir saatlerce...
Adam bir kelebege sevdali, bakip durur bosluguna.
Kelebekse hala konacak sicak bir avuç aramakta...
Böylece kelebek sunu anlar:
BAZEN AIT OLDUGUMUZ YER ORASIDIR;
SICAK BIR AVUCTUR BILIRIZ
AMA O YERIN BIZE AIT OLMA IHTIMALI BIR HIÇTIR ...
Böylece adam sunu anlar:
HIÇ BIR SEVDAYI YALNIZCA SEVGIYLE YASATAMAZSINIZ...
O günden sonra kelebek,
adama duydugu özlemi gömecek bir dag aramaya baslar,
ama gücü tükenene dek arayis da bulamayinca anlar ki;
HIÇ BIR DAG
BIR ÖZLEMI GÖMEBILECEGINIZ KADAR BÜYÜK DEGILDIR ... Adamsa sevdasini koyar simsicak avuçlarina;
kelebegin yerine...
Herkes birşeyler yaşar; iyi ya da kötü,
doğru ya da yanlış.
Yaşadıklarından bir çıkarım yaparak hayatına bir yol verir,
aynı zamanda düşüncelerine de...
BIRAK SEVGİ SENİ BULSUN!!!

Küçük mavi kelebek ve kardelen...

“Ülkenin birinde yaşanan” diye başlayan,
çiçeklerin en güzel rengini arayan;
mavi renkli bir kelebeğin hikâyesi.
Küçücük bedeni ile binbir renkli çiçeklerin nazarında
her güne gece eklermiş.
Gecelerede topladığı renkleri asarmış.
Kırmızı gonca bir gül,
mavi rengine göz kırpmış ve demiş ki;
“Sen şu karşı dağın tepesindeki
en güzel çiçeğin rengini biliyor musun?
Rengine türküler yakılan, yoluna canlar verilen,
edalı, nazlı çiçeğin rengini.
Ömründe o çiçeği gören bilen sadece bir kelebek vardır.
O da dağın tepesine ulaşınca,
o çiçeğin rengine bürünerek geri dönen,
dili lal olan kelebektir.
Eğer ki; en güzel rengi aramızda ararsan,
sende o çiçeği görmelisin.
Ama yol uzun ve çetindir.
Dönerim diye çıktığın yolda yarım kalabilirsin.
”Küçük mavi kelebek; “Ben de görmek istiyorum.
O güzelle ben de büyülenmek istiyorum.” demiş.
Küçücük bedenine bakmadan
kocaman yüreğim var diye hesap etmiş.
Günün ilk ışıklarıyla yola koyulmuş.
Günler haftaları kovalarken bir rüzgâra yakalanmış.
“Yolum yarılanmadı” derken, toprağa düşmüş.
Can havliyle son soluğunu alırken,
uzaklardan bir ses rüzgâra çalınmış.
“Benim büyüme boyanmak için rengini bilmen gerekir,
senin rengin ne?
” Küçük mavi kelebek can havliyle;
“Benim rengim mavi; umudun adı” demiş ve bayılmış.
Gözlerini açtığında pembe renkli bir kardelen çiçeği görmüş.
Kardelen çiçeği, büyüsüne kapılan mavi kelebeğe;
“Sen ve ben aynı yerde yaşayamayız.
Ben soğuğu severim sen sıcağı,
burada birimiz fazla” demiş.
Küçük mavi kelebek;
“O kadar güzelsin ki, ben giderim sen kal” demiş.
Küçük mavi kelebek orada rüzgâra savrulmuş, gitmiş…
Alıntı
.
.

1 Haziran 2009 Pazartesi

Mum aleviyle oynayan kedi...

Bir mum yanıyordu bir evin bir odasında

O evde bir de kedi vardı.

Geceler indiğinde kendi havasında

Mum yanar, kedi de oynardı.

Mumun yandığı gecelerden birinde

Kedi oyunlarına daldı.

Oyun arayan gözlerinde

Mumun alevi yandı,

Baktı,

Mumun titrek alevinde

Oyuna çağıran bir hava vardı.

Oyunlarını büyüten kedi büyüdü

Kendi türünde çocukcasına,

Döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü

Geldi mumun yanına, oyuncakcasına.

Bir baktı, bir daha, bir daha baktı

Mumun alevinin dalgalanmasına

Uzandı bir el attı.

Bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı..

İlk kez gördüğü mumun yakmasına

İnanmayacaktı.

Kedi, oyunlarında büyüyordu,

Mum, üşüyordu yanmalarında.

Zaman ikili yürüyordu

Aralarında.

Bir ayrışım görünüyordu

Birinin yanmalarında

Öbürünün oynamalarında.

Kedi oyunlarında büyüyordu,

Yitirerek gitgide oyunlarını.

Mum küçülüyordu yanmalarında,

Yitirerek gitgide yakmalarını.

Oynarken büyüyen kedi yanacak,

Aydınlatırken küçülen mum yakacaktı.

Küçülen yaka-yaka aydınlatacak,

Büyüyen yana yana anlayacaktı.

Bir mum yanmasından

Ve bir kedi oyunundan

Kaldı sonunda

Bir gecenin tam ortasında

Bir evin bir odasında

Göz-göze susanİki insan.

Mum yandı bitti,

Kedi büyüdü gitti.

Oyunlar karıştı gecelerde

Suskun uykusuzluklara.

O iki insandan, sonunda

Birinin anılarında kedi,

Birinin dalmalarında mum

Kaldı gitti.

Nerede bir mum yansa şimdi,

Nerede oynasa bir kedi,

Birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri..

Bugün dün gibi oluyor,

Dün bugün gibi.

Mum ellerimi tırmalıyor,

Belleğimi yakıyor kedinin elleri.

.

.

Özdemir Asaf

.

.