Kalbim sende kaldı, kır gitsin...

27 Şubat 2009 Cuma

Eeeeeee Kızzlarrr... Nerde kalmıştık?........

Zerdali'min dediği gibi;
Eeeee kızlar nerde kalmıştık?...
Dört gündür yatıyorum sonunda dayanamadım
Axikediye çok yalvardım beni tekerlekli sandalyeme oturttu
geçtim sevgili sayfamın başına....
Değerli dostlarıma iyiyim diye yazayım dedim.
Rahatsızlığımda ve ameliyatım esnasında beni yalnız bırakmayan, dualarıyla destek veren ve telefonla arayan tüm canımdostlarıma çook teşekkürler ediyorum.
Yaşadıklarımı daha sonra yavaş yavaş yazarım şimdi biraz yorulldum,
Hepinizi çok ama çooook seviyorum canlarım benim.
.
Afet
.
.

22 Şubat 2009 Pazar

Siz hiç hayallerinizden sıfır aldınızmı?...




HİÇ HAYALLERİNİZDEN SIFIR ALDINIZ MI ?
.
Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğluna kadar uzanır.
Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı.
Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası..
Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı.
Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı.
Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi.
Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi.
Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi.
Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi..
İki gün sonra ödevi geri aldı.
Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir "0" ve
"Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı.
"Neden "0" aldım?" diye merakla sordu hocasına, çocuk..
"Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal"dedi, hocası..
"Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun.
Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir.
Önce araziyi satın alman lazım.
Samızlık hayvanlar da alman gerekiyor.
Bunu başarman imkansız" ve ekledi:"Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yenidenyazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm.
" Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü.
Babasına danıştı. "Oğlum" dedi babası "Bu konuda kararını kendin vermelisin.
Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!.
" Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına..
"Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin" dedi.. "Ben de hayallerimi..".....
O orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı.
Öykünün en can alıcı yanı şu: Aynı öğretmen,geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi.
Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine "Bak" dedi, "Sana şimdi söyleyebilirim.
Ben senin öğretmeninken,hayal hırsızıydım.
O yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım.
Allah' tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın."
.
Alıntı
.
.

20 Şubat 2009 Cuma

Sunay Akın'dan......



Giderken
Bilerek mi yanına almadın giderken
başının yastıkta bıraktiği çukuru
Güveniyordum oysa ben sevgimize
vapur iskelesi ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
Beni senin gibi bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan bana kalan çukuru........
Sunay Akın
.
.

Yılan hikayesi bölüm: 3.....





Artık yazmaya utanıyorum




Ben yine evdeyim


Geçtiğimiz perşembe günü hastahaneye yattım,

gece 24 ten sonra bişey yeme sabah ameliyat olacaksın dediler.

Cuma günü saat 16 oldu artık yiyebilirsin plastik cerrahi gelmedi, ameliyatın pazartesiye kaldı dediler.

Zaten kendimi zor alıştırmıştım...bnde pazar akşamı dönmek üzere izinli çıktım hastahaneden.

Pazar akşamı döndüm yine 24 ten sonra bişey yiyip içmedim

pazartesi 16 ya kadar korka korka bekledim...

Bu seferde sıra sana gelmedi çarşamba günü dediler.

Nihayet dün 18 şubat çarşamba günü saat 14 te ameliyat önlüğümü getirdiler ve hazırlan dediler.

Oarada stjyer doktorlardan biri bana bir kağıt getirdi

ve bunu imzala dedi.

Zaten hastahaneye yatarken ( ameliyat olmak istiyorum, doktorumun yaptığı tedaviyi ve bacağımın uygun yerden kesilmesini kabul ediyorum) diye bir kağıt imzalamıştım.

Tam ameliyata ineceğim anda böyle bir talepte bulunduklarında

patt benim tansiyon indi 10/ 6 ya...

Kağıtta şöyle yazıyordu: Akciğerlerim anesteziye karşı yüksek risk taşıdığından her türlü olumsuzluğu kabul ediyorum diye imzalayacakmışım :)

Zaten beni anesteziyle uyutmayacaklardı, belimden uyutup ameliyat edeceklerdi; şimdi bu da nereden çıktı dedim.

Olur ya iyi uyuşmazsam birazda narkoz vereceklermiş...

İmzalamam diye başladım tepinmeye, ağlamaya.

Kızımda panikledi, oğlumu aramaya karar verdik.

Bana biraz izin verin oğlumada danışayım dedim, benim

asıl amacım ameliyata girmeden önce onunlada vedalaşmaktı.

Çok kısa bir sürede oğlumda geldi, asansörü bekleyememiş merdivenlerden koşmuş.Su istedi orada al iç dedim, bir bardakta ben istedim kana kana içtim. Daha sonra doktorlarla konuşup ikna olmuş ve benide istenilen imzayı vermeye ikna etti,

Nedendir bilmem içimde kötü bir duygu vardı; sanki ameliyathaneden dönemeyecekmişim gibi hissettim.

Ameliyat önlüğümü bonemi giydim hazırlandım...

Benim bildiğim, olması gereken hastayı ameliyathaneye sedyeyle veya tekerlekli sandalyeyle götürürler.

Ama oradaki görevli sen yürüyebiliyorsun hadi gidelim dedi ve yola koyulduk.

Asansöre geldiğimizde bizi bir sürpriz bekliyordu, asansörlerin üçüde bozuktu.

İki kat merdiveni önlüklü boneli çıplak ayaklarım galoşlu olarak indim.Beni içeri aldılar, çok büyük ve soğuk uzay üssü gibi bir yerdi,

Hastaların hazırlanması ve beklemesi için birçok yatak vardı, yinede yetmiyordu ve hastaların yarısı sedyelerdeydi.

Yaşı en fazla 15 olan hemşire okulu öğrencisi cici bir kız tansiyonumu ölçmeye geldi ama başarılı olamadı çünkü kalbim neredeyse durma noktasındaydı.Diğer arkadaşı ölçtü 9/ 5 her dakika biraz daha düşüyordu. Birazda cici kızlar serum takmak için mücadele ettiler, sıra sağ elime geldiğinde sanki orada damar yoktu, elim bileğim ve kolum iyice delinirken yanıma genç asistan bir delikanlı geldi ve birtakım sorular sormaya başladı; şekerin varmı, tansiyonun varmı, devamlı ilacın varmı, alerjin varmı, bişey yedinmi içtinmi....

Birden yukarda oğlumla birlikte su içtiğim aklıma geldi.

Hemen kolumu delmeyi bıraktılar ve doktorumu çağırdılar.

Çok kızdı ciğerine su gider ve boğulursun dedi..

Vee ameliyat iptal....

Tansiyonuma bir daha baıldı 9/5

Pazar akşamına kadar eve git dinlen moralin düzelsin diye beni eve yolladılar,


Sanki eve geldimde çokmu iyi oldu, iki gecedir hiç uyuyamıyorum psikolojim sıfır....


Neyse yazmaktan yoruldum, serviste yatarken yaşadıklarımıda sonra yazarım.


.


Afet

Üstelik o gün benim doğum günümdü
çok kötüydü çoook...
.
.

15 Şubat 2009 Pazar

Teşekkürler Mavianne'm.....

Çok sevdiğim blogcu arkadaşım

arkadaşımız beni blog ödülüne layık görmüş

Kendisine çok teşekkür ediyor ve bende tüm blogcu arkadaşlarımı

sevgimle ödüllendiriyorum.

.

14 Şubat 2009 Cumartesi

Yılan hikayesi, bölüm: 2....

Selam dostlar,
çarşamba dediler yer bulunmadı,
cuma dediler,
plastik cerrahiyle ortopedi paslaşamadı
yani anlayacağınız halaa iki ayaklıyım
ama artık sinir sistemim yok...
Yattığım bölüm ortopedi olduğu için bağıranlar inliyenler
benim şiddetli ağrılarım
daha fazla dayanamadım, pazar günü için izin aldım
şimdi evdeyim, akşama yine hastahaneye döneceğim.
bu arada eve gelenlerin herbirinden ayrı bir fikir çıkıyor,
Aynı hastanede ameliyat olupta iyi sonuç alamayanların
hikayeleri anlatılıyor.
Bu bir şanstır, birkaç yere daha göster tetkiklerini diyorlar.
Yani bir günlüğüne moral olsun diye
eve gelmekte bana yaramadı...
.
Afet
.
.

14 Şubat

Biraz geç kaldım ama
SEVGİLİLER gününüz
kutlu olsun canım dostlarım
.
Afet
.
.

10 Şubat 2009 Salı

yılan hikayesine döndü bu iş...

NE DİYECEĞİMİ BİLEMİYORUM.
İŞTE İNSAN HAYATINA VERİLEN DEĞER.
İŞTE HİPOKRAT YEMİNİ.
.
Keşke sizlere hiç söylemeseydim,sizleride fazlasıyla üzdüm.
Ben en iyisi dün yaşadıklarımı baştan anlatayım.
Bir gece öncesinden; bir uzvunu kaybedecek olmanın üzüntüsü,
protezi kullanabilirmiyim düşüncesi,
ameliyatta acı çekermiyim korkusu ve ileride başka iç organlarımada sıçrarmı paniğiyle hiç uyumadım.
Geceden çantamı hazırladım, sabah erkenden yola çıktık.
Ameliyat olacağım (bölüme ortopediye) yatış kaydımı yaptırmak için çıktığımızda o birbuçuk ay amerikadan dönmesini beklediğim ve kendisine çok güvendiğim doktorumda bir tuhaflık vardı, yüzü asıktı.
Bize polikiliniğe inip bir başka doktorla konuşmamız gerektiğini söyledi. Aşağıya indiğimizde bizi bekleyen doktor çok iyi karşıladı. Yatış işlemlerinin yapılması için yukarıya telefon açtığında onunda yüzü asıldı. On gün önceden randevumuz olmasına rağmen odalarda benim için yatak ayrılmamıştı.
Bileğinden ameliyat olmuş bir hanım keyifle yatağında uzanmış gazetesini okurken, benim gibi kanser hastasına yatak ayrılmamıştı.Bize gösterdikleri gerekçe; çok kalça kırıklı hasta var, kazalı hastalar var, önceliği onlara tanıdık oldu......Biz yatak boşaldığında bu cuma veya haftaya salı sizi ararız dediler...
Oğlum ve kızım her çareye başvurdular, benim sedyede bile yatmaya razı olduğumu söylediler ama nafile..
Yapacak bişey yoktu, arkamıza baka baka geri döndük.
Üzüntüden ve ağrıdan dün gecede uyuyamadım.
Bilirsiniz benim gibi hastalara üzüntü çok iyi gelir.
Aslında yazacak çok şey varda yut gitsin Afet, sonra yanlış anlaşılıyor.
Şimdi düşünüyorumda... keşke sizlere söylemeseydim, keşke sizleride üzmeseydim.
.
.

Haydi Afet vakit tamam.....

Sağlıcakla kalın sevgili dostlarım.
Hepinizi çok ama çoook özleyeceğim.
Sevgiler
Afet
.
.

9 Şubat 2009 Pazartesi

Teşekkürler Ayşeminooo'm....



Beni internette kendi gazete sayfasında anlatmış,

ne diyeceğimi şaşırdım, hem okudum hem ağladım.

Çok mutlu oldum, çok gurur duydum

Ayşeminoo tarafından sevilip hatırlanmak müthiş bir duygu.

Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum yüreği güzel arkadaşım.

Sana buradan kocamaaan sevgilerimi yolluyorum.

Afet

Bu şiirde benden sana gelsim Ayşeminooo'm
.
BELKİ BEN

Belki ben o günden çok daha evvel,
köprü başında sallanarak bir sabah vakti
gölgemi asfalta salacağım.
Belki ben o günden çok daha sonra ,
matruş çenemde ak bir sakalın izi sağ kalacağım...
Ve ben o günden çok daha sonra:
sağ kalırsam eğer,
şehrin meydan kenarlarında yaslanıp
duvarlara son kavgadan benim gibi sağ kalan ihtiyarlara,
bayram akşamlarında keman çalacağım...
Etrafta mükemmel bir gecenin ışıklı kaldırımları
Ve yeni şarkılar söyleyen yeni insanların adımları...

Nazım Hikmet
.
.

8 Şubat 2009 Pazar

Benden haberler...

ÇOK YORULDUM ÇOOOK...
Cuma günü nihayet tüm tetkikler bitti ve ameliyata hazır hale geldim.
Herşey uygun çıktı ama sadece nefes testinde sınıfta kaldım.
Çok sigara içtiğim için nefesim yetmedi.
Bu yüzden narkoz vermeden, lokal anesteziyle
göz göre göre bacağımı diz altından alacaklar :(
Salı günü yatıp, çarşamba günü ameliyat olacağım.
Tanrım ben kendime ne yaptım böyle?...
Korkuyorum.
.
.

Güzel bir şarkı sözü...böyle biri varmıdır acaba ?


Şarkının adı "Un homme de 50 ans".. (Çeviri)


50 Yaşında Bir Adam !

50 yaşında bir adam arıyorum


Her düşü kurmuş, her düşü yitirmiş


Her şeyi istemiş


Şimdi artık ne istediğini bilen...
50 yaşında bir adam arıyorum


Her borca girmiş, her borcu ödemiş


Sonra yeterince para edinmiş


Ama paradan gözleri kamaşmamış..


50 yaşında bir adam arıyorum
Yaşamış, her tütünü içmiş


Her içkiyi devirmiş


Yeteri kadar kadın tanımış


Ve artık başkalarını aramayan..


50 yaşında bir adam arıyorum
Veremeyeceklerinin farkına varmış


Geçmişi geleceğinden fazlalaşmış


Ama ancak şimdi yaşamaya başlamış..


50 yaşında bir adam arıyorum
Kendini en kötüye hazırlamış


Zamanın neleri iyileştirmeyeceğini öğrenmiş


Çok cenazeler kaldırmış..
50 yaşında bir adam arıyorum


Gerçeklerle yüzleşebilen


Yalan söylememe cesaretini edinmiş,


Hislerinden kaçmamayı öğrenmiş..
50 yaşında bir adam arıyorum


Kendini artık ciddiye almayan


Yüzünde kırışıklıkları olan


Beni sükûnetle seven


Ve benim için elinden gelecek her şeyi iyi yapan
50 yaşında bir adam arıyorum...
.
.
Bu şarkı sözünü http://www.oykum57.blogcu.com/
arkadaşımın sayfasında okumuş ve çok beğenmiştim
neredeyse bir yıl oluyor. sayfamda yayımlamak için izim istemiştim. Bu güne kısmetmiş,
Yazmzsam olmaz diimi...
.
Tablo: Ann Hardy
.
.







6 Şubat 2009 Cuma

Yalnızlık.....



Yalnızlığa dayanırım da,
Bir başınalığa asla
Yaşanmak hoş değil, duvarlara baka baka
Bir dost göz arayışıyla,Saat tıkırtısıyla...
Korkmam..!
Geçinip gideriz biz mutluluğa,
Ama;
"Günün aydın,
akşamın iyi olsun
"Diyen biri olmalı,
Bir telefon sesi çalmalı,
Ara sıra da olsa kulağımda...
Yoksa, zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta...,
bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama:
"Çaya kaç şeker atarsın?
"Diye soran bir ses olmalı ya
Ara sıra..!
.
Can Yücel
.
.

5 Şubat 2009 Perşembe

Kıymet bilmeli....


Önce bi bunu düşünün...


Karşımıza erken çıkmış insanları yolun dışına sürerken;

birgün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyormuyuz ?
Hayat her zaman cömert davranmaz bize.
Tersine çoğu kez zalimdir.
Her zaman aynı fırsatları sunmaz.

Toyluk zamanlarını ödetir.
Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskimeden yıprattığımız dostlukların

savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla

yapayalnız kalırız bir gün...
Bir akşamüstü yanımızda kimseler olmaz;
Ya da olması gerekenler yanımızda değillerdir.....


Murathan Mungan

.

.

4 Şubat 2009 Çarşamba

Günaydın sevgili dostlar...



Kaç gündür içimizin karardığı yeter değilmi?
Hepinize bahar tadında güzel günler diliyorum.
.
Afet
.
.

Annelik budur....yorulsanda direnirsin...

BEN YATIYORUM.....
.
Akşam annemle babam televizyon seyrediyorlardı.
Annem, 'Geç oldu,' dedi, 'zaten yorgunum, ben yatıyorum.
' Annem kalktı, mutfağa gitti. Çerez-meyve tabaklarını çalkaladı kaldırdı.
Sabaha hazır olsun diye çaydanlığı doldurdu, demliğe çay koydu.
Şekerliğe baktı, dibinde az kalmış, üstüne ekledi.
Kahvaltı için buzluktan ekmek çıkardı,
akşam yemeği için çözülsün diye de eti aşağıya koydu.
Kahvaltı masasını hazırlamak için masanın üstündekileri topladı.
Telefonu şarja koydu, telefon defterini kapatıp yerine koydu.
Sonra çamaşır makinesinden ıslak çamaşırları çıkarıp astı
ve makineyi tekrar doldurdu.
Banyodaki çöp sepetini boşalttı.
Islak bir havluyu kurusun diye duş perdesinin borusuna astı.
Bir gömlek ütüledi, kopuk düğmesini dikti.
Çiçekleri suladı. Esneyerek gerindi ve yatak odasının yolunu tuttu.
Çalışma masasının yanından geçerken durdu,
öğretmene tezkere yazdı, okul gezisi için para sayıp ayırdı,
eğildi, sandalyenin altına girmiş ders kitabını aldı, masanın üstüne koydu.
Kek tarifleri defterini çıkardı,
arkadaşına söz verdiği tarifi bir kağıda yazdı, çantasına koydu.
Bakkaldan alınacakları not etti, notu da çantasına koydu.
Sonra gitti, 3'ü 1 arada temizleme losyonuyla yüzünü yıkadı,
dişlerini fırçaladı.
Gece kremini ve kırışık önleyici nemlendiricisini sürdü.
Tırnaklarına baktı, törpüledi.
İçeriden 'sen yatmaya gitmemiş mıydın' diye seslenen babama
'şimdi gidiyorum' deyip köpeğin su kabını doldurdu.
Kapıları pencereleri kontrol etti, holdeki lambayı yaktı.
Kardeşimin odasına gitti, oğlan uyumuş, lambasını söndürdü,
bilgisayarını kapattı, gömleğini astı,
kirli çorapları toplayıp sepete attı.
Bana geldi, 'haydi yat artık, biraz da yarın çalışırsın,' dedi.
Kendi odasına gitti, saati kurdu, ertesi gün giyeceklerini hazırladı.
6 maddelik acil işler listesine 3 madde daha ekledi.
Kendi kendine iyi geceler diledi,
hayallerinin gerçekleştiğini gözünün önüne getirdi.
İşte o sırada babam televizyonu kapattı,
ortaya öylece bir 'ben yatıyorum' dedi ve gitti yattı.
Sizce bu işte bir gariplik yok mu?
Kadınların neden daha uzun yaşadığını merak etmiyor musunuz?
ÇÜNKÜ BİZİM YAPIMIZ UZUN ÇEKİŞLİ
(ve işimizi bitirmeden öyle çabuk çabuk ölemeyiz)!
.
Resim ve yazı alıntı.
.
.

3 Şubat 2009 Salı

Rapor.....

Üç fazlı bölgesel ve tüm vücut sintigrafi raporu:
Sol ayak birinci pamakta hiper vaskülarizasyon izlenmektedir
Sol ayak birinci parmakta yumuşak doku tutulumunda
heterojenite ve artma.
Kemik dokusunda sol ayak birinci parmakta ( meta tarsofalengel ) noktasal hiperfiksasyon izlenmektedir
( muhtemelen bu bölgedeki primer lezyon ile uyumlu )
.
Tüm alınan raporların karşılığında verilen karar:
.
Sol bacak diz altından kesilecekmiş :(
Salı ( yani bugün) yatırıp çarşamba günü ameliyat olacaktım.
Nedendir bilinmez son anda yeniden kan tetkikleri istediler.
Cumaya kaldı, tabii yeni bir sorun olmazsa.
Bu arada moralim gitgide zayıflıyor,
ilk başlarda normal gibi karşılıyordum ama şimdi
paniklemeye başladım.
Keşke bu kadar uzatmasalardı.
Doktor 3 ay sonra protez takacağız diyor.
Protezle güya koşacakmışım bile...hiç sanmıyorum.
Benim kadar faal bir insanın bu hale gelmesini kendime yediremiyorum.
Protez deyince ilk sorduğum sorular; bisiklete binebilecekmiyim, köpeklerimle koşabilecekmiyim, sahilde kayaların üzerine çıkıp olta atabilecekmiyim?
Çok zoruma gidiyor çook...
Offf yine gözüme çöp kaçtı, hadi hoşçakalın.
.
Afet
.
.

1 Şubat 2009 Pazar

Bu gün karar günü......



Tüm tetkiklerim tamamlandı hepsiyle birlikte
doktorlarla görüşeceğiz.
Hem plastik cerrehi hem ortopedi doktorları
girecekler ameliyata. İkiside araştırma hastahanesinin
hocaları. Yani bugün karar günü.
Ama ben yinede korkuyorum.
Dualarınıza ihtiyacım var.
Sevgiler
.
Afet
.
.

Tüm dostlarıma sağlıklı mutlu pazarlar ....

BAĞIŞLA
Ya zamanından çok erken gelirim
Dünyaya geldiğim gibi
Ya zamanından çok geç
Seni bu yaşta sevdiğim gibi

Mutluluğa hep geç kalırım
Hep erken giderim mutsuzluğa
Ya her şey bitmiştir çoktan
Ya hiçbir şey başlamamış

Öyle bir zamanına geldim ki yaşamın
Ölüme erken seviye geç
Yine gecikmişim bağışla sevgilim
Seviye on kala ölüme beş ...

Aziz Nesin
.
.