Kalbim sende kaldı, kır gitsin...

30 Haziran 2008 Pazartesi

Salı günü şiirleri...

AFFET

Affet beni sevgili

Bilemedim. Bilemedim kırgınlığını

kırılganlığını.

Eylül çiçekleri gibi nazendeliğini

Sözlerim keskin kılıç, kesip atacağını bilemedim

Affet sevgili

Bilemedim tutunacağımı sana,

Seni özleyeceğimi bu kadar.

Sesini duymak, iki satır beklemek,hissetmek seni

Bilmezdim isteyeceğimi bu kadar, bilmezdim

Affet sevgili

Bir gün daha geçmesin böyle

" Beni affet" dersem,affedermisin

Alırmısın beni kalbinin en özel yerine?

.

Şair: Bülent Sen

.

29 Haziran 2008 Pazar

Yalnızlık Şiiri...

Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Yıldızlar aydınlık fikirler gibi
salkım, salkım
Bu gece dağbaşları gibi yalnızım.
Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından
Dudaklarımda eski bir mektep türküsü
Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
Gözlerim gözlerini arıyor durmadan
Nerdesin?
.
.
Atilla İlhan
.
.

Çok sıcakkkk...çok susadıkkk...


Havalar çok sıcak...
Ne olur kapılarımızın önüne

Onlar için bir kap temiz su

Bırakalım... Lütfennn.....
.
Fotoğraflar Alıntıdır...
.

27 Haziran 2008 Cuma

Akasya ağacından... Zerdali ağacınaa....

Zehra Hocam bu akasyalar sana..
Değerli blog Dostlarım hepinizi çok seviyorum...


.

Gelincik tozları



Okumadan atladığın sayfalar,
Hayatının kırık notlarıdır..
Anılar, şimdi yorgun sular,
Bu şiirin kanayan rüzgarıdır.
.
...
.
Her ırmak kendi göğüne yaslanır,
Her kuş kendi göğünü gök sanır.
Sahiplenerek yürüdüğün o ömür var ya;
Havada uçuşan gelincik tozlarıdır.
.
Alıntı
Şair: Bülent Özcan
.
.

Sanal alem yalan alem

Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monütörlerinde arayanlar
Size sesleniyorum...
Hangi tuş daha etkilidir sıcak bir gülüşten?
Ya da hangi program verebilir
bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
copy-paste yapabilirmisiniz
dalgaların sahille buluşmasını?
İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilirmisiniz
maille arkadaşlarınıza ?
Sevgiyi tuşlarlamı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir sevgilinizle?
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilirmi
kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayarına döşeyenler;
neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını..
Ve ıslak toprak kokusu varmıdır
dosyalarınızın arasında?
Koklamak, duymak, dokunmak yokmu yaşam skalanızda?
Bilgi toplumu oldunuzda,
duygu toplumu olmanıza megabayt ınızmı yetmiyor?
Hayat ıskalamayı affetmez...
Keşkelerle, tüh lerle başbaşa kalmadan önce!...
.
.
Alıntı: Müşfik Kenter
.
.
Neyse sizler genede herşeyi zamana bırakın,

25 Haziran 2008 Çarşamba

Haydi aslanlarım....

Bu gece tek yüreğiz
Haydi TÜRKİYE'm
...
..
.

24 Haziran 2008 Salı

Ağladığımı kimseye söyleme anne


Ağladığımı kimseye söyleme anne
Onlar beni güçlü biliyor
Onlar beni en zor günümde bile güçlü biliyor
Ben aslında gülerek geçirdiğim her günün akşamında
evde ağlarken,
onlar benim içimin sızladığını, yüreğimin yandığını bilmiyor
Ağladığımı kimseye söyleme anne
Onlar beni kral biliyor
Onlar beni kızdımmı dünyayı yakacak insan biliyor
Ben aslında onun gözlerine bile bakmaya kıyamazken,
onlar benim erkeğim uğruna
üzüleceğimi tahmin bile etmiyor.
Ağladığımı kimseye söyleme anne
Onlar beni ağlamaz biliyor.
Onlar beni...
üzüldüm mü bulunduğum şehri bulutlar kaplar biliyor
Ben aslında sitem duygusuyla
bir köşeye sinerken,
Onlar beni hiçbirşeyin sarsacağını
akıllarının ucundan bile geçirmiyor...
Ağladığımı kimseye söyleme anne
Onlar bunu hiç bilmiyor.
Onlar için ben; en sağlam köprülerden daha sıkı
bağlıyımdır hayata.
Ben aslında ölümle yaşam arasındaki ince çizgide
bir o yana bir bu yana giderken,
Onlar benim için hayatın
büyük bir hayal kırıklığı olduğunu bilmiyor.
...

22 Haziran 2008 Pazar

KLEOPATRA





Mısır'ın ilk Helenistik kraliçesidir. Asıl ünvanı vıı. Kleopatra olmasına rağmen, kendisinden önce gelenler unutulduğu için kısaca Kleopatra olarak bilinir.

İskenderiyede doğdu. Aslen Yunan olan klepatra, babası xı. Ptolemaiosun vasiyeti üzerine kardeşiyle evlendi. O zamanlar Mısır'da egemen olan Yunanlılar Mısır toplumuna karışmamak için kendi soylarından olan kişilerle evleniyorlardı, bu da akraba evlilikleri sonucu özürlü insanların doğumuna yol açıyordu. Babası öldüğünde 18 yaşında olan Kleopatra tahta çıktı. Halkın içine girebilmek ve halkın kendisini benimsemesi için kendini Mısır dinine verdi. Kardeşi tarafından iktidardan uzaklaştırılıp sürgüne yollandı..

Kleopatra yanında büyük Roma imparatoru Sezar'la birlikte geri döndü...Kleopatra'nın bir halı içinde Sezar'ın sarayına girdiği ve bu büyük kralı kendine aşık ettiği rivayet edilir.
Bu olaydan sonra kardeşi kimsenin bilmediği bir sebeple Nil sularında boğulur...
.
Karedeşinin aradan çekilmesiyle Kleopatra tek başına iktidar koltuğuna oturdu. O sırada Sezar' dan bir çocuğu oldu ve minik Sezarius' u alıp Roma'ya gitti...En büyük hayali iki imparatorluğu birleştirip Büyük İskender'in hayali olan bilinen tüm dünyaya sahip olmaktı...M.Ö 44 te Sezar ölünce bu hayallerini ertelemek zorunda kaldı.
.
Sezar ölünce Roma imparatorluğu, tahta çıkan Octavio ( Sezarın yeğeni) ve Markus Antonius arasında ikiye ayrıldı.
Doğu artık Markus tarafından yönetilmekteydi ve ilk işi Mısır'ı ziyaret oldu...
Antonius Kleopatraya delice aşık oldu. Octavius'a savaş açtılar. Actium'da yapılan savaşta Kleopatra ve Markus kaçmak zorunda kaldılar...İskederiye'deki sarayına dönen Kleopatra'nın kendisini bir kobra yılanına sokturarak intihar ettiği rivayet edilir...Öldüğünde

39 yaşındaydı...
.
9 Dil bilen Kleopatra zekii bir kadındı ama herkesin sandığı gibi çok güzel değildi.
Yazı Alıntıdır: wikipedia.org

O'nun sana geç kaldığı

Yüreğim dünden kalma sözlerin ağıdında
Hani söylemek istersin, diyemezsin
Susmak en kolay gelir insana
Ve gözlerinde bıraktığı iki damlayla
paylaşırsın hüznünü
O bilmez, bilemez
.
Gece yoldaşın olur suskunluğuna
Hapsolmuşluğun ellerinin sıcaklığında kalır
Nefesin soluğundadır sevdanın
Ama korkak tebessümler
Kaçırdığın gözlerini yakalar
Bir el götürüp kızıllığına
Yüzündeki her çizgide o'nu ararsın
.
Tenin mahpus, tenin titrek
Başka bir bedende hayat bulursun
Ve yüreğin çarpmayı unutur
Adını her andığında
O' nu anımsarsın soğuk şehrin gizeminde
.
Yağmurlar yağar üzerine
Ama o'nunla ıslanmak istersin
Kimsesiz yatağının ayak ucunda
oturup saatlerce
Gelmesini beklersin tüm hasretinle
dolanırsın sabaha dek
.
Ezberlemek istersin tenini her karesini
ve yokluğunun her saniyesine
isyan eder ellerin.
Sebebi yoktur düşüncelerin
Birbiri ardına gelir cümleler, kanattığın dudaklarından
.
O yok, belkide hep vardı
Yaralıydı belkide, geç ulaştı
Belki yüreğin çocuktu
O erken olgunlaşmıştı ve ağırdı yaraları
Nefesin nefesine karışmıştı belki
Bir gece yanına sokulup seni titreten oydu ihtimal...
.
Denizin buğusu gibiydi sana gelişi
usul, usul
Ve rüyasına daldığın hep o...
Kim olduğunu sorgulamadan buz kesen ellerinde
hissettiğin...
.
Damarlarından akıttığın belkide hep o'ydu
Senin farkına geç vardığın
O' nun sana geç kaldığı
.
....
.
Alıntı



21 Haziran 2008 Cumartesi

....

İyi geceler hayat ,
bugün de seni yaşayamadım
Ama belki yarın,
Yarın...
...
..
.

Sevgi kelebek gibi narindir...



İyi kalpli yalnız bir adam birgün yolda bir koza bulur. Kozanın içinde küçük bir tırtıl vardır. Adam çok sever minik tırtılı, onunla tüm yalnızlığını, tüm sevgisini paylaşır.

Gel zaman git zaman tırtıl büyür, güzel bir kelebek olur. Adam kelebeğine hayran... bırakamaz bir türlü... Aslında kelebeğin aklında dağlar, kırlar, çiçekler vardırda; kıyamaz bir türlü adama, sevgisine ve yalnız bırakamaz onu. Üç günlük ömrünü sevildiği ve sevdiği yerde geçirmeye hazırdır...
Ama adam bilir ki; "Sevmek bazen vazgeçmeyide bilmektir" .. Kelebeğine son kez bakar ve onu salıverir özgürlüğüne, kırlarına, çiçeklerine doğru... Kelebek mutlu olmasına mutlu olur ama hiçbir meltem, hiçbir çiçek yaprağı adamın avucunun sıcaklığını andırmaz. Aklında adam o çiçek senin, bu çiçek benim dolaşır durur saatlerce...Adam bir kelebeğe sevdalı, bakıp durur boşluğuna. Kelebekse hala sıcak bir avuç aramakta.
.
Böylece kelebek şunu anlar: Bazen ait olduğumuz yer orasıdır, sıcak bir avuçtur biliriz ama o yerin bize ait olma ihtimali bir hiçtir...
.
Böylece adamda şunu anlar: Hiçbir sevdayı yalnızca sevgiyle yaşatamazsınız...
.
O günden sonra kelebek, adama duyduğu özlemi gömecek bir dağ aramaya başlar ama gücü tükenene dek arayıpta bulamayınca anlarki; Hiçbir dağ bu özlemi gömebileceğiniz kadar büyük değildir...
.
Adamsa sevdasını koyar sımsıcak avuçlarına; kelebeğin yerine...
.
Sevgili dostum; herkes birşeyler yaşar, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış....Yaşadıklarından bir çıkarım yaparak hayatına bir yol verir, düşüncelerine de...
.
Bırak sevgi seni bulsun.
Ama o sevgi seni bulduğunda sımsıkı sarıl " o " na...
Çünkü kelebek gibidir sevgi çabuk incinir.


Alıntı



......




19 Haziran 2008 Perşembe

Birlikte yaşlanmak...

İkimizin böyle bir şansı asla olmayacak değilmi?
Yanıbaşında geçmeyecek ömrüm
Çizgilerim senin gözüne baka baka belirmeyecek yüzümde
Ne birlikte yaşlanacağız,
ne de birlikte öleceğiz.
Biz yaşamadan ölmüşüz sevgili...
Birbirimize doyamadan,
birbirimizin olamadan.
Gözlerimiz birbirine ilk deydiği an ölmüşüz biz..
O ilk bakışında kararımı vermiştim oysa
İçime akmıştı bakışın,
kapılıp gitmiştim sana...
O an seninle bir bütün olmak istemiştim
Şimdi her gece belki yarın bir mucize olur,
benim olursun ümidiyle kapıyorum güzlerimi.
Rüyalarımda öylesine benimsin ki...
Acı verende bu ya birtanem..
Sen benim gördüğüm en güzel rüyasın.
Ama sadece rüyasın...
Ya çık o rüyadan, gel dünyama
Ya da bırak beni,
gerçek seni yaşatayım ruhumda...
.
.
Alıntı

16 Haziran 2008 Pazartesi

* BAST *



BAST ( efsane )
Mısır mitolojisine göre Bastet tanrılar tanrısı Ra'nın kızıdır. Ne olmuş, nasıl olmuş bilinmez; bu güzel kız birgün babasına kızarak; Mısır'ın güneyindeki Nubia çolünde inzivaya çekilerek korkunç bir aslana dönüşmüş. Gel zaman, git zaman Ra kızını affedip, Mısır'a geri çağırmış. Bunun üzerine aslan görüntülü Bastet ; Assuan yakınlarındaki Philae kıyılarında Nil sularına girerek yıkanmış ve hemen orada sevimli bir kediye dönüşerek, üzerine bindiği bir kayıkla, Mısır'ın kuzeyindeki Bubastis'e kadar gelip, bu bölgede tanrısal yaşamını devam ettirmeye başlamış. Gözleri yaşlı, kırgın ve kızgın kız; neşe dağıtan, uysal sevimli bir yaratığın simgelediği güzel bir tanrıça olup çıkıvermiş....