Kalbim sende kaldı, kır gitsin...

11 Kasım 2008 Salı

Aşk gider , acısı kalır...

Aşk...
kimileri için bahardır...
Vuruluverirsin hiç ummadığın birine...
Ama öyle çarpar ki kalbin, duracak gibi aldatır seni.
Bahardan sonra yaz gelir...
Hepimiz biliriz, sabun köpüğü gibidir yaz aşkları.
Bence öyle basit değil.
Henüz silinmedi hiçbirinin yarası benden.
Aşk gitti ama acısını bıraktı, iz kaldı
Güz aşkları mevsimine dönünce dönence,
pencereye sinmiş insanlar gelir gözümün önüne.
Ve yavaş yavaş görünürler etrafta.
Kimi yaza girerken terk ettiği aşkını,
kimi yaz aşkını düşünür.
Kimi ayrılık planlar ama hala yüreği yanar.
Kimi terk edilmişliği sindirmeye çalışır.
Çok azdır taze aşk yakalayan.
Sanki bir doğum öncesi ölüm gibidir.
Sonra kış gelir.
Kimi yüzsüzler yazın hiç aldatmamış gibi eski sevgilisine döner;
kimi sadıklar kavuşur...
Kimi yalnızdır, kimi yorgun...
O yorgunlar için kış uykusu başlar...
Belki de taze baharlara, taze aşklara enerji depolarlar...
Aşk dört mevsimdir herkesin sözlüğünde.
Ama nedense bana bu anlattıklarımı çağrıştırmaz.
Saçmaladım belki de bir paragraf boyu.
Yalan attım.
Aslında doğru olsalar bile yalanlardı
çünkü, hissetmediklerimi yazdım.
Ezbere konuştum.
Aşk , kelimesi içimde gebe olduğum bir kelimedir.
Her duyuşumda doğum sancısı çeker, doğuramam.
Ama gözlerimin önüne o gelir.
Sadece bir bakışına karın ağrıları, suyla yatışmalar.
Bir tebessüme ömür bulmak.
İtiraf.
Saatler süren telefon konuşmaları.
İlk duygular, çocuksu güzellikler.
Ve sonra.....
Nefessiz kalmacasına ağlamalar.
Izdırap çığlıkları...
Kış..Kış..Kış.....
Azap....
Ve sonunda doğan gün....
Hemen her mevsim aşık olmuşumdur birilerine....
Hatta sonbaharda bile...
Ama onca ufaklı büyüklü sevda içinde,
böylesine derinde var olan,
böyle yaktı mı iz bırakan,
bu kadar çaresiz bırakan,
bu kadar arzu illetine hasta eden,
bu kadar dizginsiz,
sorgusuz,başına buyruk, acımasız,
bu kadar bugünsüz sevda görmedim.
Ve işte hiç biri böyle koyup, böyle yıkıp gitmedi.
Ondan önce hiç biri içimden bir şey götürmemişti.
Ondan sonrası zaten götüremez çünkü,
götürülecek bir şey kalmadı..
İşte o insan, beni aşka karşı böyle kelimesiz
böyle hayretli, böyle çaresiz, isteksiz bırakıp gitti..
Şimdi ben nefretten bile aciz isem bana bir şeyler borçlu.
İçimden söküp aldığı bir şeyleri.Bana beni borçlu.
Herkesi seven o sersem yüreğimi..
Benden alıp kaçtığı o masumluğu borçlu.
Bana bir dün, birde yarın borçlu.
Benim ne günahım vardı da
aşk için üç kelime etmekten aciz kalacaktım.
Benim ne günahım vardı da
her mevsim başka meyve yemek varken
iştahsız kalacaktım.
Yoktu elbet günahım..
Onunda yoktu ya..
Öfkem susmama engel...
Ama ikimizin de suçu yoktu...
Suçlu yoktu..
Benim mevsimim sonbaharsa, yaza, kışa, bahara dönmez...
Benim gibilerin nasibi pencere önüne sinip,
mazide yaşamak,
kendinle kanlı bıçaklı düellolar yapmak...
Kendinle savaşmak , hırpalamak...
Yaptığının farkına varıp ,
bir de üstüne;
onun için cezalandırmaktır.
.
.
Alıntı
.
.

1 yorum:

geçkalmadımki dedi ki...

Ayrılıksız, hep taze kalan aşklar olsa herkesin yaşamında..
kimse kimseyi suçlamadan hep mutlu sürseee gitse bir ömür..
mutluluklar, sevgiler...